BÖLÜM 13 GEÇMİŞİN YÜZÜ

85 21 9
                                    


Yağmur damlaları sicim gibi vuruyordu evin camlarına. Fakat yağmur sesine ek olarak da küçük kızın canhıraş sesi geliyordu. Firuze uzun zamandır görmediği kâbuslara konuktu. Başta fısıldamaya benzer sesi kabus uzadıkça bağırışa dönmeye başladı. "Hayır...hayır istemiyorum seni git." Gitmedi. Ondan kurtulamayacağını haykırıyordu ona. "İstemiyorum. İstemiyorum lütfen..." Artık rüyasında hıçkırarak ağlamaya başladı bir yandan da yüksek sesle haykırıyordu. Derken odanın kapısı bir hışımla açıldı ve Vefa endişeli adımlarla odaya girdi ve soluğu kızın yanında aldı.

Yatakta oturarak avucunu genç kızın yanağına koydu. "Firuze uyan güzelim." Firuze uyanmak bir yana daha da ağlamaya çırpınmaya başladı. Vefa baş edememiş olacak ki sırtını yatak başlığına yaslayarak küçüğün bedenini yavaşça kucağına aldı. Bir eli kızın saçlarını okşarken diğer eli kızın bacağında daireler çiziyordu. "Firuze hadi güzelim uyan. Yapabilirsin sen de biliyorsun." Çok geçmeden Firuze'nin çırpınışları Vefa'nın da dokunuşlarının etkisiyle hafifledi ve katran gözleri titreyerek açıldı. Gözlerini açar açmaz Vefa'nın güzel yüzünü görmek onu memnun etmişti. İyice sokuldu genç adama. "Vefa.." Ağlamaktan haykırmaktan yorulmuş sesi Vefa'nın yüreğine batıyordu. "Canım?" "Yarın onu ziyaret etmeye gideceğim. Benimle gelir misin?" Vefa merakla kaşlarını kaldırdı. "Kimi ziyarete gideceğiz güzelim?" Kızın dudakları uzun zamandır anımsamadığı ismi zikretti. "Annemi."

Kahvaltıda çatal kaşık sesinden başka ses duyulmuyordu. Asım bir şey söylemek için ağzını açsa da kardeşinin delici bakışlarıyla karşılaşıyordu. "Abi doktorunun verdiği reçeteyi çıkarken ver de ilaçlarını alayım. Unutturma olur mu?" "İşe geç kalacaksın aslan parçası acelesi yok halledilir bir ara." Firuze Vefa'yla göz göze geldi o an ve genç adam gözlerini kızdan ayırmadan "Bugün işe gitmeyeceğim izin aldım." "Hayırdır bir şey mi var, zaten bana anlatmıyorsunuz hiç." Firuze ona hak veriyordu. Onun evinde kalıp ona böyle yabancı durması haksızlıktı. Hem o iyi biriydi Vefa'nın ağabeyiydi. Bir gün ona her şeyi olduğu gibi anlatmayı da kafasına not ederek cevap verdi. "Annemi ziyarete gideceğim." Annem derken sesi içine kaçmıştı adeta. "A öyle mi nerde ki annen?" derken bir yandan da Vefa'ya döndü "Oğlum kadını eve davet etsene ayıp olmuş." Dedi her şeyden habersizce. Vefa abisine susması için bakışlar atarken Firuze yine aynı soğukkanlılıkla cevapladı "Akıl hastanesinde."

Kahvaltının geri kalanı kaldığı yerden sessizliğe devam ettikten sonra ikili aynı sessizlik içinde hazırlanıp evden çıktılar. Vefa soracak çok sorusu olsa da sessizliğini korudu anlatmak istediği an ona gelecekti biliyordu. Adımları akıl hastanesinin önünde son buldu. "İstersen burada bekleyebilirsin." Vefa kızın cılız elini avucuna hapsederek cevap verdi bu cümleye. İçeri girdiklerinde veznede bir hemşire vardı."Kimi ziyaret edecektiniz?" Firuze gözünü sıkıca kapatıp açarak kendisine biraz zaman tanıdı. "Nazenin. Nazenin Güzelsöz." Hemşire şaşkınlıkla bakıyordu genç kıza zira daha önce o hanımefendinin ziyaretine gelen hiç olmamıştı. "Nesi oluyorsunuz?" Bu kadar soruya gerek var mıydı gerçekten? Vefa'nın güç vermek isteyen eli avucunu sıkarken "K-kızıyım." Diye cevap verdi. Hiç sevmediği yüzüne bakmak bile istemediği hayatını karattığı kızı. "İkinci kata çıkarsanız oradan sizi yönlendireceklerdir."

 İkinci kata çıktıklarında hemşireye sordular ve oda numarasını öğrendiler. Dediklerine göre Nazenin hanım neredeyse hiç konuşmuyor yemek yemiyor öylece etrafı seyrediyordu. Odanın önünde öylece dururken "Bunu yapmak zorunda değilsin Firuze." Diyen Vefa'nın sesiyle ona döndü genç kız. "Yapacağım. Oraya gireceğim ve ona rüyalarıma gelmemesini söyleyeceğim. Bana neden bu cehennemi yaşattığını soracağım. Evet. Yapacağım." Dedi ve Vefa'nın bir şey söylemesine fırsat vermeden ellerini ayırarak odaya girdi ve kapıyı arkasından kapattı. 

Gözlerini açmadan sırtını kapıya yaslayarak durdu öylece. Gözyaşları yine ıslatıyordu soğuk yanaklarını. Yavaşça araladı katran gözlerini işte oradaydı kapının açılıp kapanmasından zerre etkilenmemiş görünen Nazenin hanım. Sandalyede yüzü cama dönük şekilde oturuyordu. Bacakları onu taşıyamayacak kadar dermansızlaşmıştı. Zorlanarak da olsa adımladı ona doğru. Geçmişin kirli yolunu adımlamak gibiydi bu. En sonunda onun gibi yüzünü cama dönerek yanında durdu. "Ağzın dilin olup da konuşamamak nasıl bir hismiş Nazenin hanım, yüreğin yanarken derdini bir fısıltıyla bile anlatamamak nasılmış?" Bağırmıyordu fakat sesindeki hışım ortamın buz kesmesine sebep oluyordu. "Yoksa bu senin kendini cezalandırma yöntemin mi? Pişman mısın ki sen? Keşke diyor musun mesela, keşke yapmasaydım bunu onlara yaşatmasaydım, ellerimi onların temiz kanına bulamasaydım..." 

Gözyaşlarını hırsla silmek için duraksadı birkaç saniye. "O an ne düşündün mesela, hangi düşünce seni bunu yapmaya itti?" Artık konuşurken aldığı nefes bile boğazını kesiyordu. "İlk önce hangisine kıydın, seyrettirdin mi onlara birbirlerinin çırpınışlarını? Konuşsana çok mu yaktın canlarını çok ağladılar mı? A-abla kurtar dediler mi?" Hıçkırıkları nefesini kesmeye başladı konuşamıyordu. Dizlerinde derman kalmamıştı düştü dizlerinin üzerine ellerini dizlerine vura vura ağlıyordu. Sonra bir an döndü ona yüzleşti onunla, o rutubet kokan odadaki acılarla. Yıllar onun güzelliğinden hiçbir şey götürememişti hala dimdik umursamaz duruyordu. Güzel elbisesini giymiş, uzun siyah saçlarını iki yanına almıştı yalnızca birkaç beyaz tel saçı vardı. Boynunda kırmızı bir fular vardı. Hala kırmızıyı konuk ediyordu demek. "Cevap versene. İstemedim desene. Neden konuşmuyorsun. Yoksa o ağzın bana küfür etmekten başka bir işe yaramıyor mu?" 

Dizlerinin üzerinde yükselerek onunla göz göze geldi. Belki bir nebze pişmanlık kırıntısı görürüm ümidiyle bakıyordu. Ama ruhsuz bakan bir çift gözden başka bir şey göremedi. "En çok neye üzülüyorum biliyor musun? Hiçbir şeyi yaşayamadan, göremeden gittiler kollarımın arasından. Çocuk olmadılar hiç okula gidemediler oyuncakları olamadı." Dermansızca yere eğdi boynunu gözyaşları birer birer ellerine damlamaya başladı bu kez. "Senden koruyamam diye mahrum bıraktım onları her şeyden. Bir hayallerini bile gerçekleştiremedim. Bir gün dönerim de onları bıraktığım gibi bulamam diye. Aynı evin içindeydik belki ama seninle yüz yüze bile getirmek istemedim onları. Yine de annelerini öyle bilmesinler istemiştim. Bir gün kurtulacaktık o evden güzel küçük bir evimiz olacaktı bahçesinde doya doya oynayabilecekleri..." 

Nazenin hanım tek bir ses dahi çıkarmadan dimdik duruyordu hala. Tanımış mıydı kızını? "S-sen benim bu hayatta başıma gelebilecek en kötü şeyi yaşattın bana. Sen o gün o odada üç cinayet işledin. Seni asla affetmeyeceğim. Rüyalarımda bile görmek istemiyorum senin o yüzünü." Doğruldu ayağa kalkarken boynundaki kırmızı fuları bir hışımla çekip aldı. "Kırmızıyı sevmiyorum hem de hiç. Ama sana onu bile bırakmayacağım." Ayağa kalktığında derin bir nefes çekti ciğerlerine. Arkasını dönüp ondan uzaklaştı yavaş yavaş. Nazenin hanımın gözlerinden de iki damla yaş aktı o anda.

Odadan çıktığında Vefa endişeli gözlerle onu seyrediyordu. Fakat Firuze orda daha fazla duracak halde değildi. Hızla çıktı binadan ve hastanenin bahçesinden çıktığı an koşmaya başladı. Vefa da hızla arkasından koşuyordu. Defalarca seslense de durduramamıştı. Firuze koştu koştu sendelese de durmadı. Hıçkırıkları ona eşlik ediyordu. Nereye gittiğini bilmez bir halde dengesizce koştu bir süre. 

Sonra boş bir arazinin ortasında dizlerinin üzerine düştü bağırarak haykırmaya başladı. Acı dolu sesi ok oldu bir adım arkasında ona gelmekte olan Vefa'nın yüreğine saplandı. Hızla koştu küçüğün kendini yerden yere vuran bedenini sarıp sarmaladı. Ona yine ağlama demedi sessiz sessiz eşlik etti ona. "Vefa...dayanamıyorum." Kahroldu Vefa onun bu haline. "Biliyorum benim güzelim, ne kadar üzüldüğünü biliyorum. Her bir gözyaşın yüreğime batıyor Firuzem. Asla bırakmayacağım seni birlikte atlatacağız, dayanacağız birlikte saracağız yaralarını. Öpeceğim teker teker tüm kırılmışlıklarını. Sana söz veriyorum Firuze başımıza ne gelirse gelsin tek gayem bu olacak. Senden gitmeyeceğim." Yine usul usul okşuyordu kızın acı damlayan saçlarını ara ara da küçük buseler bahşediyordu ona. Firuze hayatındaki tek iyi şey olan güneş gözlü adama baktı ve onun gibi tekrarladı. "Senden gitmeyeceğim."

&&&

Yazarken beni en çok etkileyen bölümlerden biriydi sanırım. Mutlulukla kalın :)

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin