Dostlarım bölüm şarkımız;
Rei6- Ah Canım Sevgilim.
&&&
Bugün denizin dalgaları çok dingindi. Sanki zorlukla ulaştırıyordu dalgalarını kıyıya. Bu dinginlik Firuze'nin sakinliğinin bir yansımasıydı. Esen rüzgar kısa saçlarını defalarca yüzüne çarpıyordu. O ise elindeki şişeyi tekrar dudaklarıyla buluştururken oturduğu banktan umursamazca karşıya bakmaya devam ediyordu. Derken bir el hafifçe uzanarak yüzüne çarpan saçları usulca kenara çekti. Saçlarının her dağılmasında usulca tekrarlıyordu bu hareketi.
Titrek gözlerini tekrar kapatıp açtı. Vefa'nın o konuyu açmak istemediğini biliyordu. İnanmak istemediğini de. Kurumuş dudaklarını aralayarak kendisi konuştu bu yüzden. "Deliriyorum..." diye keskin sessizliği bozdu. Kaşları çatılan genç adam kabullenmez ve net bir sesle "Hayır. Delirmiyorsun." Kabullenememesini anlıyordu fakat o gün evde yaşananların son olmadığının da farkındaydı. "Vefa, deliriyorum ve buna engel olamıyorum. Gerçek dışı şeyler gördüğümün farkındayım." Kabullenmiş sesiyle "Annem gibi olacağım." Diyerek cümlesini tamamladı. O günden sonra Vefa defalarca gidip Mümtaz beyle konuşmak istese de genç kız buna izin vermemişti.
Bu cümlesi Vefa'yı mümkünmüş gibi daha fazla gerdi ve endişelendirdi. "Hayır. Öyle bir şey yok. O sadece zihninin sana oynadığı bir oyundu. Annen gibi olmayacaksın buna izin vermem." Ah. Kabullenmek, bununla yüzleşmek elbette zor olacaktı. "Küçük bir kız çocuğu için bu kadar endişelenmeniz gururumu okşuyor bayım." Ortamdaki soğukluğu kesmek için cümlesini küçük bir gülümsemeyle taçlandırmıştı. Vefa biçimli parmaklarını uzatarak elindeki şişeyi kendi eliyle iyice kavradı ve dudaklarına ulaştırarak derin bir yudum aldı. "Sen artık küçük bir kız değilsin Firuze. Sen acıyla yoğrulmuş, ayaklarının kanamasını umursamadan dikenli yolları aşmış bir kadınsın."
Firuze büyümüş kadın olmuş. Beceriksiz, ağlak Firuze kadın olmuş. Deli Firuze kadın olmuş öyle mi? Ona yansıtmadan buruk bir gülümsemeyle yanıtladı onu ve yine konuyu değiştirerek "Bana sigara verir misin?" Vefa çok nadir sigara içiyordu öyle ki paketi hep yanında taşısa da neredeyse hiç dokunmuyordu. Ceketinin cebinden sigara paketini çıkardı. İçerisinden çıkardığı sigara dalını kendi dudaklarına yerleştirerek sigarayı ateşle buluşturdu. İlk soluğu içine çekerek sigarayı harladıktan sonra parmaklarıyla kavradığı sigarayı genç kadının dudaklarına usulca yerleştirdi. Cılız duman soluk borusundan yavaşça aşağıya akarken arkasında ılık bir yumuşaklık bırakıyordu.
Peşi sıra çektiği soluklarla sigarayı bitirdiğinde Vefa'nın da elindeki şişeyi bitirdiğini ve öylece karşıya baktığını gördü. Onu huzursuz ettiğinin farkındaydı ama o başına gelen her şeyi kabullenerek yaşamayı öğrenmiş bir kadındı. Bu kez o kollarını iki yana açarak "Gel.." diye fısıldadı. Vefa başını ona çevirdi ve gözlerini açtığı kollarında ve güzel yüzünde dolaştırdıktan sonra yaklaşarak kafasını göğsüne koydu ve kollarını kadının belinin iki yanına dolayarak ona sarıldı. Genç kadının elleri yolunu biliyormuş gibi hemen saçlarındaki yerini aldı. "İyi olacaksın." Diye fısıldayan adamın sesine "İyi olacağım." diye cevap verdi. Fakat yan bankta gördüğü annesinin silueti bunun doğru olmadığını bildiriyordu.
Eve geldiklerinde ikisi de zihnen çok yorgunlardı. Öyle ki Vefa salonda oturduğu yerde çabucak uykuya dalmıştı. Firuze getirdiği pikeyi onun üzerine serdikten sonra Asım'ı görmek üzere onun odasına gitti. Kapıyı çaldığında duyduğu gel sesiyle yavaşça araladığı kapıyla içeri adımladı. Asım neşeyle "Gel Firuze." Dediğinde Firuze yerdeki kediyi kucağına alarak pencerenin kenarındaki ufak koltuğa oturdu. Asım yatağının yanındaki tekerlekli sandalyesini eliyle yaklaştırarak üzerine oturmaya çalıştı. Birkaç kez başarısız olduğunda Firuze yardım etmek için yerinden kalkacak gibi olduğunda Asım eliyle onu durdurdu ve son bir hareketle sandalyeye oturmakta başarılı oldu ve sandalyesini genç kadının oturduğu koltuğa doğru sürdü.
"Vefa nerede?" Kedinin başını okşayarak sorduğu soruya Firuze "Salonda, uyuyor." Diye cevap verdi. "Sen nasılsın bakalım?" Asım soruyu endişeyle sormuştu zira onu incitmek istemiyordu. Genç kadın zorlukla kıvırdığı dudaklarıyla "İyiyim." Diyebildi. Asım onun iyi olmadığının farkındaydı ve bu onu en az Vefa kadar üzüyordu. "Senin için endişeleniyor. Fakat ben senin iyi olacağına inanıyorum. Sen çok güçlüsün Firuze."
Firuze uzanarak Asım'ın elini samimiyetle tuttu ve ona yaptığı ağabeylikten ötürü minnetle baktı. Her şeyi bilmesine rağmen onu deşmemişti fakat bazen onu merak ederek kapısının önünden onu dinlediğini de biliyordu. Hatta başarısız olsa da ona yemek yapma girişiminde de bulunmuştu birkaç kez. "Ben hep en büyüktüm. Başımı okşayan, beni sahiplenen bir ablam veya ağabeyim yoktu. Alışık olmadığım samimi davranışlarına karşılık veremiyorsam özür dilerim. Vefa senin gibi bir ağabeyi olduğu için çok şanslı. Yanımda olduğun için teşekkür ederim...ağabey." Kafasını kaldırdığında Asım'ın gözlerinden kayan pırıltıyı görebilmişti. Ona ağabey demesi onu duygulandırmışa benziyordu.
"Aslında ben de bir kız çocuğuna nasıl ağabeylik yapılır pek bilmiyorum. Şimdiye kadar hep Vefa ve ben vardık. Fakat şimdi sen varsın ve benim küçük kız kardeşim oldun. Vefa'yı uzun zamandır ilk defa bu kadar dirayetli ve bir amaç uğruna çabalarken görüyorum..." Firuze Asım'ın cümlesinin devamını dinleyemedi zira kapının önünde duran annesi kocaman çirkin gülümsemeyle ona bakıyordu. Kulakları uğuldamaya başladığında gözlerini kapattı ve onun gerçek olmadığını zihnine fısıldamaya çalıştı. Gözlerini korkarak açtığında artık orada olmadığını gördüğünde biraz rahatlamış olsa da Asım'ın kafasını kaldırıp ona bakmasıyla tiz bir çığlık atarak yerinden kalktı.
Asım da şok olmuştu. "F-firuze." Endişeli çıkan sesiyle ne olduğunu anlamaya çalışırken odanın kapısı hızla çarparak açıldı. Vefa hızlı adımlarla ilerledi ve Firuze'nin koluna dokundu. "Ne oldu?" diyerek ağabeyine dönerek sorduğunda Asım şaşkınlığını atamamış bir şekilde "Bilmiyorum birden çığlık atmaya başladı." Vefa dokunduğu koldan tutarak genç kadını kendisine doğru çevirdiğinde Firuze'nin iki elini de yüzüne kapatmış halde olduğunu gördü.
"Güzelim ne oldu hadi söyle bana?" Firuze ellerini yüzünden çekmeden boğuk sesiyle "Annem burada Vefa. Asım ağabeyin yerinde oturmuştu." dediğinde Vefa kollarını sararak onu göğsüne çekti. Saçlarını okşarken "Hayır güzelim annen burada değil. Bak yalnızca üçümüz varız. Yine zihninin bir oyunu bu."
Başını Vefa'nın göğsünden başını kaldırıp etrafa bakan Firuze onu göremeyince rahatlamış bir şekilde nefesini verdi. "B-ben özür dilerim. O kadar gerçekçiydi ki b-burada sandım." Vefa onu az önce oturduğu koltuğa tekrar oturtup ayağa kalktığında gözlerinden akan yaşlara mani olamadı. İnanmak istemediği gerçeklik bir siluete bürünüp tokat gibi yüzüne çarpmıştı.
Orada durup onu o halde göremeyeceğini fark ederek sert bir hareketle akan yaşları sildi ve arkasını dönerek odadan çıktı. Çıktığı odanın kapısını kapattığında onu artık taşıyamayan dizleri yüzünden kapının önüne çöktü ve durdurmaya çalıştığı yaşların akmasına müsaade etti. Uzun zamandır rastlamadığı korku hissi tekrar zihnine girerek tüm duvarlara sıçradı. Kaybetme korkusu.
Kadın kapının bir tarafında adam diğer tarafında çırpınırcasına gözyaşı dökerken yüreklerinden akan acının damlaları masumiyet kokan sevişlerini siyaha boyamaya kararlıydı.
&&&
Güzellerim benim. Görüşmek üzere çokça kaalpp :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
Novela JuvenilKollarında bir demet narin kasımpatıyı taşımak gibiydi bu, Kucağındaki bedene incitmekten çok uzak bir dokunuşla tutunmaya devam ederken fısıldadığı tek cümle fütursuzca zihnini işgal ediyordu; "Yoksan, yokum..." Tamamen şahsıma ait bir kurgudur. H...