Ellerini her gece yaptığı gibi yine genç kadının yastığının üzerinde gezdirdi. Alıp burnuna götürdüğünde çiçekleri kıskandıracak kokusunu içine çekti. Yüzü yoktu gidip onu görmeye zira ona yaptığı şey yüzünden kendisini zinhar affedemiyordu. Onsuz tek bir gün bile girip de yatamamıştı birlikte sarılarak uyudukları yatakta. Hep yaptığı gibi kadının yastığına sarılarak yatağın kenarına sırtını yaslayarak oturdu. Yenisini açtığı alkol şişesinin dibini görene kadar defalarca dudaklarıyla buluşturdu. Uyuşan bedeni dahi onu unutturmaya yetmiyor, nasıl diye düşünmekten kendisine gelemiyordu. Hastaneyi sürekli arasa da henüz gidip onu görme cesaretini gösterememişti. Zira görürse onu orada bırakamayacağının farkındaydı.
Asım şüphesiz bu süreçte en çok üzülenlerden biriydi. Bir yandan Firuze'ye üzülürken diğer yandan da neredeyse kendisini kaybetmiş olan kardeşine üzülüyordu. Vefa neredeyse hiç yemek yemiyor, bir iki kelime dışında konuşmuyor adeta yaşayan bir ölüyü simgeliyordu. Her gece olduğu gibi tekrar odaya girerek kardeşine baktı ve onu gördüğü şekle hiç şaşırmadı zira o her gece aynı şekilde sabaha kadar gözünü kırpmadan oturuyordu. "Vefa? Aslanım" Vefa bayık bakışlarını ona çevirdi fakat cevap verecek dermanı kendisine bulamadı.
"Oğlum yapma böyle ne olur. İki hafta oldu kendinde değilsin ne olur en azından Firuze için kendini biraz toparla be abim ne olur yapma böyle." Vefa başını geriye doğru atarak kollarını topladığı bacaklarına doladığında hala ağabeyine bir cevap vermemişti. "Bak ilk hafta görüş yasaktı gidemedin tamam ama iki hafta oldu Vefa neden gidip görmüyorsun onu, özlemedin mi yoksa?" Vefa kızarmış gözlerinden akan yaşlarla "Özlemedim ağabey. Bu özlemek değil b-bu bambaşka bir şey. Nefes alıyorsun ama yetmiyor sanki, yatıyorsun ama yatağın keskin dikenler, yemek yiyorsun ama hepsi boğazına diziliyor. Bu özlemek değil bu kalbin atarken ölmek gibi. A-anlatamıyorum işte öyle bir şey."
Asım yatağa tutunarak zorlanarak da olsa bedenini sandalyesinden kaldırdı ve kardeşinin yanına yere oturdu. "Gidip gör Vefa. Bunu hak ediyorsunuz. Ne olur harap etme kendini bu kadar." Vefa yine duygusuz sesiyle "Y-yapamam. Onu oraya bırakırken öyle çok yalvardı ki bırakma diye ama bıraktım. Sırtımı döndüm, bıraktım onu orada. En büyük kötülüğü ben yaptım ona annesinin kaderini mazur gördüm. Şimdi nasıl gidip göreceğim? Yüzüm yok ağabey,yüzüm yok..." Asım elini kaldırarak kardeşinin kafasını kendisine doğru çekerek akan yaşlarının içerisinde kafasına bir öpücük bıraktı. "Benim yüreği güzel kardeşim. Firuze bu, sen onu benden iyi tanıyorsun. Küser mi sana hiç kıyabilir mi? Eminim hasretle bekliyordur seni. Hem nasıl olduğunu görmek sana da iyi gelecek. Hadi aslanım git gör benim güzel kız kardeşimi. Belki bir dahakine ben de gelebilirim hım?"
Ellerinde sıkı sıkı tuttuğu kasımpatılarla hastanenin bahçesinde beklerken içeri girebilecek cesareti kendisinde bulmaya çalışıyordu. Bahçeye baktığına hemşirelerinin refakatinde bahçede dolaşan genç, yaşlı birçok hastayı görebilmekteydi. O etrafa bakarken yetmişli yaşlarda bir teyze koşarak ona doğru gelirken arkasından gelen hemşire onu zapt etmeye çalışıyordu. "Cemal. Cemal'im aslan oğlum geldin demek ha?" Kollarını açarak Vefa'ya doğru koşan kadın belli ki onu birine benzetiyordu. Kadın ona iyice yaklaştığında parmak uçlarında yükselerek ellerini genç adamın sakallarında gezdirdi. "Benim güzel oğlum çok özlemiş annesini almaya gelmiş öyle mi?" Vefa kadının arkasındaki hemşireye baktığında genç kadın "Kusura bakmayın. Oğlunu 5 yıl önce kaybetti. Sizi ona benzetmiş olmalı." Vefa anlayışla başını salladığında yaşlı kadının gözlerine baktı.
"E-evet anneciğim. B-ben seni çok özledim görmeye geldim." Hafifçe eğilerek yaşlı kadının ona sarılmasına müsaade etti. Yaşlı kadın ona sıkıca sarılırken oğluşum diye seviyordu saçlarını. Hemşire Vefa'ya memnuniyetle baktıktan sonra "Zübeyde hanım hadi gidelim biz. İlaç vaktin geldi." Yaşlı kadın itiraz nidaları atarak "Olmaz istemiyorum ilaç. Onlar uykumu getiriyor benim. Ben Cemal'imle duracağım gitmem bir yere." Hemşire birkaç kez daha ikaz ettiğinde olumlu cevap alamadığında Vefa ellerini yaşlı kadının omuzlarına koyarak
"Anneciğim sen gidip ilaçlarını iç ki iyileşesin öyle değil mi? Hem ben yine gelirim seni görmeye." Yaşlı kadın muhtemelen az sonra onu tamamen unutacaktı fakat Vefa yine de yaşlı kadının evlat özlemini bir nebze de olsa dindirebilmek istemişti. Yaşlı kadın kocaman gülümseyerek "Geleceksin değil mi benim güzel oğlum?" Vefa başını olumlu anlamda sallayarak "Geleceğim." Dediğinde yaşlı kadın hemşirenin onun koluna girmesine müsaade etti ve arkasını dönerek uzaklaşmaya başladı. Vefa yaşlı kadının giderken hemşireye kim bu adam diye sorduğunu işitmişti.
Derince çektiği soluğun ardından ayaklarına ilerleme komutunu verebildiğinde ilerleyerek hastanenin içerisine girdi. Veznedeki görevlinin yönlendirmesiyle odayı buldu fakat içeriye girecek cesareti bulamadı. Kapının önünde defalarca git-gel yaptı ve geçen birkaç dakikanın ardından kapıyı iki kez tıklayarak gıcırdayan sesi eşliğinde açarak içeriye adımladı. Soğuk hastane odasında dikkatini tek çeken yatağın üzerinde uyuyan kadındı. Zayıflamış, gözaltları çökmüştü sanki. Kısa saçları hala kulağının birkaç parmak altında bitiyordu. İki haftada ne yapmışlardı güzel Firuzesine. Ellerindeki kasımpatıları yatağın ucuna koyduktan sonra yaklaşarak gıcırtılı yatağın kenarına yavaşça oturdu. İki yanında duran soluk kolunu gördüğünde kollarındaki serum izlerine de üzgünce baktı. Tuttuğu elini dudaklarına götürdü ve gözyaşlarının eşlik ettiği masum öpücüğünü yerleştirdi.
Az sonra Firuze gözlerini hafifçe araladı ve gördüğü silueti hayal zannettiği için pek de önemsemedi zira birçok kez gerçek sanarak sonunda hüsrana uğramıştı. Fakat elinin üzerinde hissettiği gözyaşı damlası gerçek olamayacak kadar gerçekçi olduğu için titreyen sesiyle "V-vefa?" dediğinde Vefa hızla eğik olan başını kaldırdı ve çok özlediği gözlere hasretle baktı. "Firuze'm. Özür dilerim gelemediğim için affet beni." Firuze yattığı yerde hızla doğruldu ve ellerini genç adamın yanaklarında gezdirdi, sakallarını hafifçe okşadı.
Hala inanamıyor gibiydi emin olmak için yaşlarının arasından kuru dudaklarını onun dudaklarına bastırıp geri çekildi. Hissettiği yumuşaklıkla onun gerçek olduğunu fark ettiğinde defalarca dudaklarını onunkilere dokundurup geri çekti. Gözlerinden akan tuzlu yaşlar dudaklarına kadar ulaşmış onu her öpüşünde geride tuzlu bir tat bırakıyordu. Vefa da ellerini onun saçlarına ulaştırmış kendisinin gerçekliğini anlamasını bekliyordu. "Bana geldin. Buradasın." Hıçkırıklarının arasından söylediği cümleye Vefa da aynı şekilde cevap verdi. "Geldim güzelim. Senden nasıl giderim ki Firuze'm?" Geri çekilip güneş gözlerine doyasıya baktı genç kadın. İnanamıyor gibiydi onun burada olduğuna. Alınlarını birbirlerine yasladıklarında Vefa o çok özlediği kokusunu yudum yudum içine çekerek bu mest edici kokuyu ciğerlerine bahşetti.
Daha önce gelmediği, bu cesareti kendisinde bulamadığı için kendisine lanet etti genç adam. Firuzesinin onu anlayıp ona küsmeyeceğini, alınmayacağını çok daha önce fark edip gelmeliydi ona. Sevgi tüm ilaçlardan çok daha etkiliydi kapanmayan sancılı yaraları kapatmakta.
&&&
Yarınki bölümde hastaneden devam edeceğiz. Görüşmek üzere sağlıkla kalınızz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
Dla nastolatkówKollarında bir demet narin kasımpatıyı taşımak gibiydi bu, Kucağındaki bedene incitmekten çok uzak bir dokunuşla tutunmaya devam ederken fısıldadığı tek cümle fütursuzca zihnini işgal ediyordu; "Yoksan, yokum..." Tamamen şahsıma ait bir kurgudur. H...