Vefa ona beyazsın demişti. Saf ve masum. Fakat atladığı bir şey vardı ilk önce beyaz kirlenirdi bundandı zaten Firuzenin siyahı seçmesi renklerin içinden. O saf temiz değildi ve katrana batarken onu da kendisiyle beraber batırmak istemiyordu. O yakışmazdı oraya onun yeri ışıklar içinde olmalıydı onun gibi karanlığa ait değildi. O, renklerin adamıydı.
Yine alışık olmadığı yumuşak yatakta yorgun gözleri günü karşıladı. Masanın üzerindeki saate baktığında henüz sabahın beşi olduğunu gördü. Uykusu yoktu yataktan yavaşça kalktı ve Vefanın onun için geceden hazırladığı kıyafetleri üzerine geçirdi. Onun giysileriydi bunlar adeta ortak giyiniyorlardı zira kız başka kıyafetler almasını zinhar istemiyordu onun giysilerini giymekten memnundu.
Odadan çıkarak mutfağa ilerledi aniden gördüğü Asımla korkuyla yerinde sıçradı. "Korkuttum mu Firuze özür dilerim. Bir şey mi istiyordun ben vereyim. Gerçi bu halde nasıl yardım edeceksem." Gülümsedi ama Firuze bunun gerçekçi bir gülümseme olmadığının farkındaydı. "Ben...uyku tutmadı da." "Her gün sabah ezanından önce kalkarım ezanın ardından dua ederim Rabbime beni bu kötürüm halimden kurtarsın diye. Aslında çoktan pes edip kabullenmiştim bu halimi fakat Vefa, o bana inanıyor iyileşeceğime inanıyor ondandır zaten hala dik durmaya çalışmam. Bazen sanki o bu dünyadan değilmiş gibi geliyor biliyo musun? O kadar iyi ki Firuze bu kötü dünya onun için çok yanlış bir yer. Hatta onunla bazen polyanna diye dalga geçerim." Dişlerini göstererek gülmeye başlamıştı bu esnada. "Sakın duymasın bunu dediğimi çok kızar. Annemden sonra beni asla affetmez diye düşünüyordum. Çünkü annemin benim yüzümden hastalandığını düşünüyorum. Ben evin asi laf dinlemez çocuğuydum kimseyi dinlemez annemin telkinlerine kulak asmazdım. Yarınlar yokmuşçasına yaşardım her şeyi. Annem benim yüzümden bu hale geldi belki de bir gün bana bir şey olacak korkusuyla. Hala gidemiyorum mezarına Firuze. Gidemem. O kadar suçlu hissediyorum ki kendimi bunu aşamıyorum."
Firuze'nin yabancısı olduğu konulardı bunlar. Ne diyecekti anneler evlatlarına küsmez mi diyecekti? O yüzden en iyi yaptığı şeyi yaptı. Sustu. Asım onun bu halini anlayışla karşıladı. Vefaya defalarca sormuştu kızın durumunu fakat Polyanna Vefa 'kızın özel hayatı kendisi isterse anlatır ben söyleyemem' demişti. Öylece durdular mutfakta. Çok geçmeden bir odanın kapısı açıldı ve Vefa belirdi koridorum başında. Dağılmış saçları ve hafifçe şişmiş gözleriyle dağınık bir adamdı yine her sabah olduğu gibi. Saçlarını eliyle karıştırarak girdi mutfağa. "Ben mi geç uyandım yoksa birileri mi erkenci?"Asım hemen atıldı "Günaydın Vefa bey. Açlıktan midemiz kazındı burada." Vefa eli ayağı birbirine dolanmış gibi hemen hareketlendi. "Firuze üzgünüm hemen hazırlıyorum bir şeyler."
Asım şen bir kahkaha atarak gülmeye başladı. Vefa o kadar sempatik duruyordu ki Firuze bile hafif bir tebessüm etmişti. Vefa bir süre Firuze'nin gülümsemesine takılı kaldı ardından da abisine öfkeli bir bakış attı "Sabah sabah beni sinir etmeyi yine başardın sevgili ağabeycim." "Hadi hadi oyalanma işe geç kalacaksın bak." Vefa ilk defa işe gitmeyi istemediğini fark etti fakat gitmek zorundaydı "Firuze sen de benimle gelmek ister misin hem kitaplara da bakmış olursun." "Seni işinden alıkoymak istemem." Fısıltıdan farksızdı sesi. "Sen gelirsen işimi çok daha zevkle yapacağımdan eminim." Duraksadı bir an ne dediği birkaç saniye sonra dank etti yine elini kaldırdı ve ensesini ovuşturmaya başladı. "Yani şeyy... demek istediğim benim için de iyi olur hem sen de vakit geçirmiş olursun. Unutmadan bir de kolunu kontrol ettirmemiz gerek." "Aşkınız bittiyse lütfen kahvaltı yapalım. Açım derken ciddiydim."
Asım'ın bu sözü üzerine ikisi de utançla farklı yönlere bakmaya başladılar. Öyle ki Vefa şaşkınlıktan kahvaltı hazırlarken Firuze'nin ona yardım etmesine bile izin vermişti. Kahvaltıdan sonra hazırlandılar ve ikili portmantonun önünde buluştu. Vefa tedirgince elindeki kırmızı bereyi kaldırarak Firuze'nin başına geçirmek üzere hareketlendi. Firuze Vefa'nın havadaki kolunu nazikçe tuttu. "Kırmızı istemiyorum." "Biliyorum. Tıpkı ona bir şans vereceğini bildiğim gibi. Ne demiştim hatırlıyor musun?" "Kırmızıyı ca-canavardan alacağız." "Evet güzelim öyle sevdireceğim sana kırmızıyı hım?" Firuze onun gözlerine baktı ona hayır diyemeyeceğini biliyordu. Yavaşça elini aşağı indirdi. Vefa memnuniyetle bereyi küçüğün kafasına geçirdi ve berenin üzerinden bir öpücük kondurdu kafasına. Apartmandan çıktıklarına soğuk yine kucakladı onları. Yan yana yürümeye başladılar. Kitapçıya yürürken yol üstünde küçüğün kolunu da kontrol ettirmişler ve artık sargıya ihtiyaç olmadığı kanısına vararak açmışlardı. Yine de birkaç gün hareket ettirmemesi gerekecekti.
Soğuktan kaçmak istermişçesine kendilerini hemen kitapçının içerisine attılar. "Ben bir içeriyi kontrol edeyim sen de istediğin bir masaya otur olur mu hemen geliyorum." Firuze köşedeki bir masaya oturdu ve büyülenmiş gibi etrafı seyretmeye başladı burası küçük ama bir o kadar da sıcacık bir yerdi. Etrafta boyları belki de tavana kadar yükselen uzun kitaplık rafları vardı ve her biri özenle dizilmişti. İsteyen istediği kitabı ödünç alarak saatlerce bir köşede okuyabiliyordu üstelik içecek bir şeyler alabilme imkanı da vardı ve tabi çok cüzi bit miktar vererek kitap satın alma imkanı da mevcuttu.
Firuze etrafı incelerken kitapçının kapısı açıldı ve genç bir adam içeriye girdi ve adımları Firuze'nin az ilerisinde son buldu. "Bu kadar çok mu seviyorsunuz kitap okumayı küçük hanım? ilk defa bu kadar erken gelen bir müşteri görüyorum." Firuze ne diyeceğini bilemez şekilde öylece baktı adama üzerinde bir süveter takımı ve kot pantolon vardı. Saçları ise bu haline zıt şekilde uzundu ve tepeden dağınıkça toplanmıştı. Adama öylece bakarken arkadan Vefanın sesini işitti. "O benim misafirim, Cem." Vefa gözlerini Firuze'den ayırmadan masaya yaklaştı ve elindeki sıcak sütü kızın önüne bıraktı. "Üşümüşsündür. İç de için ısınsın." Gülümsedi ve Cem'e döndü. "Ne diyordun?" "Korkma yemedik kızını sadece bu saatte kimse gelmez o yüzden meraklanmıştım." Cem bunu söyledikten sonra arkasını döndü ve az önce Vefanın girdiği kapıdan içeriye girdi.
"Cem. İş arkadaşım. Umarım seni rahatsız etmemiştir." Firuze sadece kafasını iki yana salladı. Firuze o gün akşama kadar Vefa'nın işinin bitmesini bekledi. Vefa sık sık onu eve götürmeyi teklif etse de kesin bir dille reddetmişti. Üstelik hiç sıkılmamıştı da etrafı gezmiş kitapları incelemiş ve birkaç tanesini okumuştu üstelik Vefa her boş anında soluğu onun yanında alıyor onunla sohbet ediyordu. Ve en son müşteri de ayrıldığında Vefa da elinde bir poşetle çıktı ve kitapçıdan çıktılar. Bugün Cem kapatacaktı.
Vefa biraz yorulmuştu ama her gün mezarlığa gideceklerine dair söz vermişti. O her zaman sözlerini tutardı. Mezarlığa gittiler yine önce Vefa'nın annesini ardından da Firuze'nin kardeşlerini ziyaret ettiler ve eve doğru yol aldılar. Bir sokağın başından geçerken miyavlama sesi ilişti ikilinin kulağına. Sesi hızla takip ettiler.Çok geçmeden Vefa yol kenarındaki arabanın altına eğildi ve küçük kediyle birlikte çıktı. Kediyi gören Firuzenin içi sıcacık olmuştu kucağına alarak sevdi küçük kediyi. "Üşümüş." Diye fısıldadı bir yandan da öpüyordu kediyi. "Acıkmış da olmalı." Vefa kediyi Firuzenin ellerinden aldı ve paltosunun içine koyarak sıkıca tuttu. "Hadi eve gidelim de minik daha fazla üşümesin. Bir yerden yiyebileceği bir şeyler de alalım." Yine heyecanlı ve düşünceli davranıyordu. "Ağabeyimi de arayalım evde süt var mı diye." O öyle kendi kendine konuşup ara ara da sıcak nefesini küçük kediye üflerken Firuze fısıldadı "Ağabeyin yanılıyor sen polyannadan da iyi birisin..."
&&&
Çokça kaaalp. Sevgiyle kalın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
Teen FictionKollarında bir demet narin kasımpatıyı taşımak gibiydi bu, Kucağındaki bedene incitmekten çok uzak bir dokunuşla tutunmaya devam ederken fısıldadığı tek cümle fütursuzca zihnini işgal ediyordu; "Yoksan, yokum..." Tamamen şahsıma ait bir kurgudur. H...