1.5

527 60 22
                                    



Parmaklarımın arasında bir süredir çevirdiğim hattaydı gözlerim. Bu küçük şeyle başlayan iletişim onu yok etmemle yok mu olacak sorusuydu aklımı hiçbir şeye verememem. Pazartesi gecesi Nükhet'e attığım mesajların ardından kendimi anonim hattını telefondan çıkarırken bulmuştum. Üzerinden dört gün geçmesine rağmen hâlâ hattı telefona geri takma girişiminde bulunmuyordum.

Günün bilmem kaçıncı oflayışı kaçtı dudaklarımdan. Ne halt yediğime dair sıfır bilgiyle eğdiğim başımı havaya kaldırdım. Aynı esnada sınıfa hakim olan sessizlik duraklamama neden olurken hoca dahil çoğu öğrencinin odak noktasında olmam beklediğim son şey bile değildi.

"Oflayıp puflayacaksın çık oğlum dışarı. Kimse zincirle tutmuyor seni sınıfta."

Hocadan yediğim ani ayarla yerimde doğruldum. "Affedersiniz hocam." Hattı hızla cebime atmıştım.

Birkaç dakika üzerimdeki dikkatleri dağıtmak adına dikkatimi derse çevirmeme rağmen arada üzerime çevrilen bir çift bakışı hissetmeye devam ediyordum. Kollarımı masaya dayayıp bir miktar öne eğildiğimde başımı sol çaprazımda kalan sıraya çevirdim. Hafsa'yla göz göze gelmemiz saniyesinde gerçekleşti.

Koca bir shit...

Aynı sınıfa denk gelmek zorunda mıydık cidden?

Birkaç kısa saniye dik dik gözlerine bakmama rağmen inatla çekmiyordu. Başımı sorarcasına oynattım. Kaşlarıyla pantolonumu işaret edip dudaklarını anlayabileceğim şekilde oynattı. "O ne?"

Yuh anasını! Hatla oynadığımı fark edip bir de cebime koyduğumu mu görmüştü?

"Sana ne?" dedim onun gibi yalnızca dudaklarımı kımıldatarak. Yüzümü buruşturdum ardından. "Beni mi izliyorsun cidden ya?!"

Dudağındaki yalancı tebessümle birlikte perçemini kulak arkasına sıkıştırdı. Sevimli olmaya falan mı çalışıyordu bu? Gözümü devirdim. "Dön önüne."

Dirseğimi onun bana olan görüşünü kapatacak şekilde masaya koyup avucumu çeneme yasladım. Gözümü sıkıca açıp kapatırken kendime otuzunca defa sövüyordum. O gün bizim sitenin yanındaki sahada Nükhet'le karşılaşmam fizik ötesi bir tesadüfken noktayı Hafsa'yla yüz yüze gelerek bırakmam felaket ötesiydi. Anlamıştı lanet olasıca. Elime aldığım kurşun kalemin arkasını ısırdım gerginlikle. Yediğim her halttan haberdar olması canımı sıkıyordu.

Birkaç dakika geçmeden çalan zille beraber çantamı hızla sırtıma takıp sınıftan fırladım. Çetin'i bulmam gerekiyordu. Sabahtan beri tek tikte olan mesajlarım haliyle cevapsız kalmış ve beni de ortada bırakmıştı herif.

Alt kattaki sınıfının önüne geldiğimde yarısı boşalmış öğrenci tayfasında göz gezdirdim.

"Kemal n'aber?" Omzundan yakaladığım çocuk Çetin'in sınıftan takıldığı elemanlardan biriydi.

"İyi abi, senden?"

"Bizim cevizi soracaktım ben." dedim, gözlerim bir yandan koridordan geçip gidenleri tararken. "Nerede o? Sabahtan beri göremiyorum bizimkini."

"Çetin mi? O çıkalı oluyor baya abi. Sabahtan gitmişti."

"Sabahtan mı?" diye sordum şaşırarak.

"Babasının yanına mı ne gidecekmiş. İzin aldı çıktı ikinci derse girmeden."

Babasını bahane edip izni alması net bir şeyler çevirdiği anlamına geliyordu. Bana söylemeden okulu ekmesi ise yalnızca tek bir anlama geliyordu. Manitasıyla kaçamak yapacaklardı.

Erkekler de Basketbol Oynayabilir ║ ½ 𝘁𝗲𝘅𝘁𝗶𝗻𝗴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin