Elimdeki limonata şişelerini düşürmemeye çalışarak kantinden bahçeye açılan kapıyı omzumla itekledim. İki tanesi cebimde dördü elimde olacak şekilde altısını bir anda taşımak sandığım kadar kolay değildi. Tarık'ı önden gönderirken kolumdaki kasçıklarıma güvenim tavan yapmış olmalıydı.Arka bahçenin bir tarafını dolanıp Filiz'leri bıraktığım tarafa doğru yürüdüm. Adımlarım heyecanlıydı. Maç yapacaktık. Ders bitiminde Tarık'ın sunduğu bu teklife saniyesinde atlarken Filiz'i de zorunlu görev olarak yanımda taşımıştım. Daha sonrasında Hafsa'yla Erkan'ı da bir şekilde ikna edip peşimizden sürüklemiştim.
Üçerli grup olacak şekilde takımları ayarlamaktan bahsediyorlardı yanlarından ayrılacağım esnada. En son bir eleman eksiğini Hafsa'nın önerisiyle Selman'la kapatacaklardı. Tabi kaçırmadılarsa. Onu hafta sonu sahada gördüğüm kadarıyla basketbolda fena değildi ve güzel bir oyuncuyla eksikliği kapatma düşüncesi oldukça cazipti.
Köşeyi döndüğüm gibi bizimkilerle karşı karşıya geldim. Tarık, Erkan ve Hafsa kendi içlerinde konuşurlarken Filiz telefonundaydı. Elinde bisikleti, sıkılgan bir ifadeyle kenarda bekleyense Selman'dı. Yüzümdeki gülümseme genişledi.
"Tamamlanmışız." dedim heyecanlı bir sesle. Bakışlar üzerime çevrildi.
"Bir sor nasıl tamamlandık." Filiz kısık gözlerini Selman'a kaldırıp bakış attı. "Umarım iyi oynuyorsundur. Senin git gellerin sırasında kaliteli bir adamı kaçırdım, telafisi olmaz."
"Umarım düzgün gibi bir takım oluşturmuşsunuzdur." dedi o da başını omzuna eğip. Gözleri Filiz'inki gibi kısık bakıyordu. "Eğleneceğim vakti sıkılarak geçirmek istemem, telafisi olmaz."
"Gerginlik ne alaka anasını satayım." Erkan kolunu Tarık'tan çektikten sonra eliyle Selman'ın omzuna dokundu. "Bro, vaktin kıymeti nedir biz de biliriz elbet. Hele sen şu bisikletini koy bir kenara bakayım. Her an kaçacak gibi tutmuşsun sımsıkı."
Gözlerim Selman'ın direksiyonu tutan ellerine kaydı. Kısa bir an gülesim gelmişti. Gerçekten de kaçmak için yer arıyor gibiydi. Erkan olaya hızlıca el atıp hemen yanımızdaki sahanın tellerine bisikleti dayadı.
"Vay arkadaş, daha demin kaç saattir beklediğinden şikayet edip ortamı geren sen değil miydin?"
Hafsa'nın lafının ardından Tarık'la ikisi bir beşlik çaktı. Erkan'ın her zamanki haliydi. Bol keseden şikayet ederdi ancak şikayete girişimde bulunan her kimse üzerine evliya kesilirdi.
İkisi kendi arasında gülüşürken Selman'a döndüm. Ortamı yadırgayıcı bakışlarını açıkça göstermekten çekinmiyordu. Yüzümde tebessümle seslendim.
"Sen garipsemişsindir şimdi."
Bakışları anında üzerime çevrildi. "Tanışmadınız sanırım." Elimle Erkan'ı gösterdim. "Selman, Erkan. Erkan, Selman. Tabi biz daha çok Eko demeyi tercih ediyoruz. Son sınıf mağdurlarından o da."
"Eko friendly bir insandır." dedi Tarık araya atlayarak. Yüzüne hakim olan sırıtışla Selman'a bakıyordu. "Virgülü ister Eko'nun arkasına ister friendlynin arkasına koy değişmiyor. İkisi de doğrudur."
Yüzümü buruşturdum. Aynı ifade Selman'ın yüzünde de oluşurken sözü Erkan devralmıştı.
"Şimdi hatırladım lan. Sen Veysel Hocan'nın number one öğrencisi değil misin? Geçenlerde sizi öğretmenler odasında görmüştüm." dedi yüzündeki ufak aydınlanmayla. "Bende diyorum nereden tanıdık geliyor bu yüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkekler de Basketbol Oynayabilir ║ ½ 𝘁𝗲𝘅𝘁𝗶𝗻𝗴
Humor+𝟵𝟬𝟱𝟱***: Basketbol takımına girmişsin +𝟵𝟬𝟱𝟱***: Tebrik ederim +𝟵𝟬𝟱𝟱***: Darısı benim hayatıma da girmene