4.1

535 60 54
                                    


Sen de Unutamazsın - Cem Çınar ♪



Üzerime geçirdiğim polar ceketin ardından mutfağın pervazından kafamı uzatıp ablama seslendim. Birkaç dakika önce bıraktığım gibi yine bilgisayarına dönmüştü.

"Abla bir arkadaş defterimi vermeye gelecekti, gelmiş o. Aşağıda bekliyormuş. Hemen alıp geleceğim ben." dedim.

Önce bir şaşırsa da sonrasında hafifçe başını oynattı. Dış kapıyı açıp ayakkabımı giydiğim esnada içeriden sesini duydum.

"E çıksaydı eve?"

Selman? Eve gelecekti? Gülesim gelmişti. Yüzümü görmeye tahammülü yoktu evime mi girecekti?

"Gelmez o." diye bağırdım içeriye doğru. Dış kulpundan tuttuğum kapıyı kendime çekmeden önce son kez seslendi.

"Sen yine de davet et. Bu yağmurda geri gönderilmez kimse."

İki katın basamaklarını ikişerli üçerli inerken kalbim beynimde atıyordu. Heyecan dorukta terimini her saniye üst levele taşırken kocaman bir soluk aldım dudaklarımdan içeri.

Binanın demir kapısını kendime doğru çekip sokağa çıktığım an taze gün kokusu hücrelime işledi, pek çok nefesi bir saniyeye sığdıran ciğerim ise saniyelik bedenimi titretmişti. Gözümün önünden akıp giden damlalara baktım. Pencerelerin buğulu olmasından fark etmemiştim ancak yağmurun şiddeti hiç de azımsanmayacak ölçüdeydi.

Kaşlarım çatıldı. Bu yağmurda bisiklet süren bir kişinin az ıslanma gibi bir seçeneği yoktu.

Ceketin kapüşonunu başıma geçirdiğim sırada bakışlarım etrafı kolaçan ediyordu. Sokağın karşı tarafındaki marketin tentesine girmiş olan silüeti görmemle ise duraklar gibi oldum. Yolun ucuna doğru bakan bisikletinde oturması sebebiyle vücudunun sol yanını görebiliyordum.

Ona doğru ilk adımımı attığımda yerde biriken su göletçiklerine basmamaya çalışarak karşı kaldırıma geçtim. Anlamadığım bir şekilde kolunun birini direksiyon boyunca dayamış ve kafasını da onun üzerine yaslamıştı. Diğer eli ise başının üzerinde öylesi bir yanı tutuyordu. Kaşlarımın arasındaki ince çizgi derinliğini arttırdı.

Gözlerim kıyafetlerinde dolaşırken üzerindeki lacivert yağmurluğunun ince olduğunu fark ettim. Pantolonununsa üst kısmı hepten ıslaktı.

"Selman?"

Ne olduğunu anlamaya çalışırcasına kapüşonunu geçirdiği başına bakarken sesimdeki soğuk ton ortamıza düştü. Çok ıslanmıştı. Bu iyiye dalalet değildi.

Ona seslenişimle eğdiği başını benden yana kaldırdı. Oturduğu bisiklette benden birkaç santim yukarıda kalan gözlerine baktığımdaysa ne diyeceğimi bilemedim. Ve hatta anlayamadım da. Gözleri...

Direksiyonu tutan bir elini önü kapalı olan ceketinin fermuarını açmak için kullandığında gözüm yüzünü turluyordu. Kalp atışlarımın şiddeti gerginlikten çok kaygıyı barındırmaya başladı. Allahım... Bu hali de neydi böyle?

Tişörtüyle ceketi arasına sakladığı mor defterimi uzattı bana.

"Al."

Tek kelime, iki harf. Yetmişti halinin ne durumda olduğunu çözmeme. Boğazından gelen hırıltıyla karışık boğuk ve kuru çıkan sesi, bunun yanında kan çanağına dönmüş gözlerinin akı, sararmış teni... Hasta yatağında acıdan kıvranması gereken bir kişi karşımdaydı sanki.

Erkekler de Basketbol Oynayabilir ║ ½ 𝘁𝗲𝘅𝘁𝗶𝗻𝗴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin