Altay, o günün üzerinden 2 hafta geçmesine rağmen Asya'dan bir haber alamamıştı. Onu ürkütmüş olabileceği düşüncesi canını sıkıyor ve bu da sinirlenmesine sebep oluyordu. O gün kendini tutmaktan ve sıkmaktan vazgeçerek o sözleri söylemişti ama söylediklerinin etkisinin böyle olacağını hiç düşünmemişti. Sorduğu basit bir soru, nasıl böyle zor olabilirdi ki? Yalnızca mutlu son düşlenmezdi ki. Düşünülemezdi. Hayat toz pembe değildi ve bunu bilerek düşünmesini istemişti. O yüzden 'bilseydin değişir miydi?' diye sormuştu. Ona söz vermediğini belirterek, gerçeği göstermiş ve buna rağmen hayatında istediğini de belirtmişti. İlk başlarda aldığı ondan uzak kalma kararı, her geçen gün hükmünü yitirmiş ve onu, Burak'la birlikte gördüğü an bozulmuştu. O an kararını vermişti. Sonuna kadar gidecekti. Şu an hissettiklerini ilerleyen zamanlarda da hissedeceğinden emin olmasa da bugünü için bunu yapacaktı. Engel olmayacaktı hissettiklerine.
Geçen şu 2 haftada hastaneye tam olarak alışamamış olsa da yerleşmişti. Hastanedeki çalışanlarla neyse ki herhangi bir sorun yaşamıyordu. Gelip giden hastalar, kendisini işe yarar hissettiriyor ve bundan mutlu oluyordu. Elinden geldiği kadarıyla yardım etmek istiyordu insanlara.
Cumartesi günü olması sebebiyle bugün hastaneye gitmeyecekti. Yarın Semih'in nişan günü olduğundan, hazırlıklar için ona yardım edecekti. Hızlıca bir duş alarak hazırlandı. Aynı hızla giyinerek, salonda bir o yana bir bu yana yürüyen arkadaşına baktı. Heyecandan yerinde duramadığı gibi, sinirleri de tepesindeydi.
" Nerde kaldın iki saattir seni bekliyorum. Hadi gel tekneye gidip hazırlıklara göz atacağız. Bir aksilik çıkmamalı. "
" Önce bir şeyler atıştırsaydım. " dese de, Semih'in kendisini duyduğundan emin değildi. Arabaya binip de nişanın yapılacağı yere geldiklerinde, son sürat çalışan işçileri gördüler. Bir şey eksik olmaması için defalarca uyarmış olduklarından böyle bir titizlik göstermeleri garip değildi.
" Her şey tamam gibi. Ne dersin? " diye sordu, gözlerini kısarak etrafı inceleyen arkadaşına.
" Tamam. "
Derin bir nefes alarak çıktı salondan Altay. Neyse ki Semih'in sert esen rüzgarları, yerini dinginliğe bırakmıştı. Onun bu denli heyecanlanacağını ve panikleyeceğini hiçbir zaman düşünmezdi. Semih yapıısı itibariyle rahat bir insandı. Bu nişan telaşı onun huyunu da değiştirmişti.
" Kadınlar gibi telaş yaptığının farkında mısın? " diye sordu yüzünde alaycı bir gülümseme eşliğinde.
" Sende aşık olduğun kadınla evlen o zaman görürüm ben seni. Bir şeyler ters gidecek de bu nişan olmayacak diye ödüm kopuyor. Zor ikna ettim zaten. "
Altay, arkadaşının gözlerindeki panik ve korkunun altında derin bir mutluluğu da görüyordu. Gerçekten mutluydu arkadaşı. Bu öylesine belirgindi ki... Onun mutluluğuyla mutlu oldu Altay.
" Seni de yordum değil mi? Hadi gel güzel bir kahvaltı yapalım. " dediğinde Semih, aklına Asya geldi. Bugün teknede olacağını biliyordu ve bu fırsatı kaçırmak gibi bir niyeti yoktu. Onu görmek ve konuşmak istiyordu. Kendisinden kaçma sebebini bilmeliydi. Teknede olacağını da Elif sayesinde öğrenmişti. Çok sevgili yengesi istediği zaman harika biri olmayı başarabiliyordu.
Düşündüklerini arkadaşına söylemek gibi bir niyeti yoktu elbette bu yüzden ne söyleyeceği hakkında kısa bir süre düşündükten sonra konuşmaya başladı.
" Tuttuğum evin tadilatı bitti mi diye gidip bakmam lazım benim. " dedi yanından ayrılmak için bir bahane bulabildiğinde. Biraz daha inandırıcı olmasını sağlamak içinde son numarasını yaptı.