Özlem, kocasının uyuyan halini uzun uzun izleyebilirdi. Öyle mutlu hissediyordu ki kendini... Sanki yeniden doğmuş gibiydi. Onun olduğuna, karısı olduğuna inanamıyordu. Rüya... Hayır hayır cennetteymiş gibi hissediyordu.
Bu mutluluğunun yanında öfke de besliyordu genç kadın. Bu mutluluğu çok daha önceden yaşayabilirlerdi. Çok daha önceden karısı olabilirdi. Ama engel olmuşlardı olabilecek en berbat şekilde. Aylarca kendinden iğrenmesine sebep olmuşlardı. Düşünmek istemese de ondan kaçtığı zamanları hatırladı. Ya ikna edemeseydi Tolga kendisini? O zaman ne olacaktı? Ya hiç karısı olamasaydı? Bunları düşünmenin zamanı değildi. En mutlu gününde karartmayacaktı içini. Geçmişi değiştiremezdi ama bu günü elindeydi.
Yataktan, Tolga'yı uyandırmamaya özen göstererek çıktı. Önce bir duş aldı ve ardından aşağıya indi. Dün gece evi incelemek hiç aklına gelmemişti. Aşağıda bulunan odalara göz gezdirdi önce. Muhteşem diyebileceği bir güzellikteydi ev. Ve manzarası... Diyecek tek kelime bulamıyordu Özlem. Sanki bir ressamın elinden çıkmışçasına muhteşemdi.. Enfes bir deniz manzarası vardı ve bir sürü ağaçlarla kaplı harika bir doğa manzarası sunuyordu. Dışarı çıkmak istiyordu. Tolga uyanınca beraber yürüyüş yapabilirlerdi.
Mutfağın yerini bulması zor olmadı. Yiyecek bir şeyler olup olmadığını kontrol etmek için dolabı açtı ve ağzına kadar dolu olduğunu gördü. Elbette Tolga ayarlamıştı her şeyi. Gerekli olan malzemeleri çıkarttıktan sonra güzel bir kahvaltı hazırladı. İşini bitirdikten sonra odaya geri döndü. Tolga'nın hâlâ uyuduğunu görünce gülümsemesine engel olamadı. Bu adam ne çok uyuyordu yahu!
Yatağa yaklaşıp Tolga'nın hemen yanı başına oturdu. Huzurlu olduğu o kadar belliydi ki. Dayanamayarak elini yanağına koydu. Hafifçe okşadı. Kokusunu duymak için eğildi. Burnunu, boyun çukuruna koyup derin soluklar çekti içine. Tam geri kalkacaktı ki, beline dolanan kollardan kımıldayamadı.
" Rahat dur." Diyen Tolga'ya ters ters baktı.
" Bıraksana beni."
" Beş dakika... Beş dakika böyle kalalım."
Özlem daha fazla ısrar etmedi. Kendisi de istiyordu ona böyle yakın olmayı. Az önce yaptığı gibi burnunu tekrar boynuna gömdü.
" Eğer bu rüyaysa hiç uyanmayalım."
Özlem, kulağına fısıldanan sözlerle kuş gibi hissetti kendini. Kanatlandı yüreği ve uçtu Tolga'ya. Yüzüne bakmaya utanıyordu Tolga'nın ve olabildiğince daha çok sakladı yüzünü.
" Kalk hadi. Kahvaltı hazırladım."
Sonunda Tolga'nın kolları gevşeyince yataktan hemen doğruldu ve arkasına bakmadan çıktı odadan. Utanmaması gerektiğini biliyordu ama elinde değildi. Neyse ki Tolga'nın kendisini utandıracak bir şey yapmayacağını biliyordu.
Çok değil yarım saat sonra yanıldığını anladı. Kahvaltı masasında Tolga'yı beklerken gördüğü şeyle bir an öylece kaldı. Tolga, üzerine bir şey geçirme zahmetini göstermeden oturmuştu masaya. Özlem, yanaklarından alevler çıkacak gibi hissetse de sesini düz tutmaya çalışarak konuştu.
"Bu halin ne?"
'' Ne varmış halimde?''
'' Niye çıplaksın Tolga!! Delirtme beni.''
" Ha sen onu diyorsun. Hava sıcak tişörtün içinde yanmayayım dedim. Hem yabancı mısın canım karımsın bu güne bu gün."
Özlem, çileden çıkmamak için zorluyordu kendini. Adı gibi emindi ki bilerek yapıyordu. Bilerek utandırmak istiyordu.