33.bölüm

2.1K 463 55
                                    

Özlem, Tolga'nın delici bakışlarını üzerinde hissederken ne yapması gerektiğine bir türlü karar veremiyordu. Hiç beklemediği bir anda düğününde bulmuştu kendini. Nasıl düşünmesi gerektiğini bilemiyordu. Üzerindeki şoku atlatamadığından çevreye de odaklanmayı başaramıyordu. Tolga'nın sesini duyuyor fakat sözcüklerin anlamını kavrayamıyordu. Alnına değen dudakların sahiciliği tüm düşüncelerini yerle bir etti. Evleniyorlardı... Bu kelimeyi yeni kavrıyormuşçasına kocaman açıldı gözleri. Bir ömür birbirlerine ait olacaklardı. Her gece ve gün... Her an yanında olacak ve kendisine ait olan adamın varlığına aldığı her nefeste şükredecekti.

"Ağlama... Sen ağlayınca bulutlar çöküyor yüreğime..."

Ağladığını, sevdiğinin sözleriyle fark etti. İçindeki bu yoğun hissin adı neydi? Çözemiyordu.

Ciğerlerini havayla doldurduğunda göz attı etrafına. Büyük bir kalabalık onları izliyordu. Kimileri tanıdığı kimileri ise daha önce hiç görmediği bir sürü insan. Ve hepsi onların mutluluğuna ortak olmak için gelmişlerdi. Boğaza bakan bu tepede böylesine cenneti andıran bir yer olacağını hiç tahmin etmezdi. O kadar mükemmeldi ki her şey... Erguvan ağaçları ve laleler... Öyle güzel görünüyordu ki gözüne. Güneşin parıltısıyla bambaşka bir ışık yayıyordu etrafa. Hep kır düğünü hayal ederdi Özlem. Tolga'nın kollarında, rengârenk çiçeklerle bezeli alanda karısı olmayı düşlerdi. Bu hayalini hiç kelimelere dökmeden anlayabilmişti sevdiği adam...

Biliyordu ki sade bir nikâhta olsa yine böyle mutlu olurdu. Küçücük bir evlenme dairesi bile yeterdi onlara.

Masaya geçerken Özlem, Tolga'nın eline tutundu sıkıca. Heyecandan yürüyemiyor ve her an yere kapaklanacakmış gibi hissediyordu. Oturmayı başardığında kendilerine gülen gözlerle bakan iki insan çekti dikkatini. Masaya doğru geliyorlardı ve Özlem bakışlarında ki anlamı çözemiyordu.

Tolga'nın oturduğu yerde hareketlenmesiyle bakışlarını kendilerine doğru gelmekte olan çiftten ayırarak Tolga'ya çevirdi. Masadan kalkmış ve elini tutarak Özlem'i de kaldırmıştı.

"Oğlum."

Oğlum kelimesi kırbaç etkisi yaratırken bedeninde, ne yapacağını bilememenin telaşını yaşadı bu defa Özlem. Sevdiği adamın ailesiydi onlar. Sevdiğine can veren kişilerdi.

"Canım... Annem ve babam. Annecim işte sana bahsettiğim, aklımın, yüreğimin sahibi olan kadın, Özlem."

Özlem, Tolga'nın sözleriyle utansa da gülümsemesine engel olamadı. Kadının iç çektiğini ve gözlerinden yaşlar süzüldüğünü görünce şaşkınlıktan aralanmıştı ağzı. Ve bir an sonra yaşlı kadının kolları arasında bulmuştu kendini.

"Bu eşek sıpası çok daha önce tanıştırmalıydı bizi. Çok daha önce gelinim demeliydim sana."

Kadının içtenlikle sarılışı ve sözlerinde ki samimiyet Özlem'i de ağlatmaya yetmişti. Aile olmayı yeni yeni öğreniyordu Özlem.

"Yenge bak kaç kurtar kendini bu adamın kahrı bir ömür çekilmez." Diyen Taner'in sesi ortamda ki duygusal havayı dağıtmıştı.

"Elbet intikam günü gelir kardeşim. Benim de aynı şekilde konuşacağıma emin olabilirsin."

Nikâh memurunun ikazıyla daldıkları sohbetten çıkarak masaya geri oturmuşlardı. Nikâh şahitleri Asya ve Taner de masada ki yerlerini alınca tören başlamış oldu.

Nikâh memurunun sorduğu sorulara birbirlerinin gözlerinin içine bakarak vermişlerdi cevaplarını. EVET'in içine tüm ömürlerini sığdırmışlardı. Gerçekliğinden hala şüphe duysa da Özlem, kollarında olduğu adam hissettiriyordu gerçeği. Elinde değildi böyle hissetmek. Yaşadıklarından sonra hayallerinde bile böyle bir anı düşlemeye layık görmüyordu kendini... Bu adamı sevmeye layık değildi.

Gri DüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin