Asya, Elif'in seçtiği kıyafetlere bakarken yüzünü buruşturmamak için büyük bir çaba harcıyordu. Gidecekleri altı üstü bir sinemaydı ama arkadaşı, düğüne gider gibi hazırlanıyordu. Güzel olduğunu inkar edemezdi Asya. Çok güzel olduğu bir gerçekti ama, gidecekleri yer abartılıktan uzaktı sonuçta.
" Beyaz mı mavi mi? " diye soran Elif'ten gözlerini ayırıp, elinde tuttuğu küpelere çevirdi. Giydiği beyaz elbisenin üzerine mavi küpeler oldukça şık dururdu bu yüzden mavi olanı seçti. Elif'in bakışlarının kendi kıyafetlerinde olduğunu görünce, oturduğu yerden hafifçe doğruldu. At kuyruğu yaptığı saçlarının ucunu eline doladı. Siyah tişörtü ve buz mavisi kot pantolonuyla fazla sade olduğunu kabul ediyordu ama sinemaya da başka türlü gidilmezdi ki...
" Sen böyle mi geleceksin? "
" Evet. " dedi, kendisine karışmamasını umarak. Elif'in takıntı derecede olan güzel görünme isteği, Asya da yoktu ve bu durumdan fazlasıyla memnundu.
" Aman... Ne yaparsan yap. Hadi aşağı inelim çocuklar gelmiştir. "
Asya, Elif'in peşinden ayağa kalkarak kapıya doğru yürümeye başladı. Kapıdan çıkmadan, aynadan kendine baktı. Saçlarını kontrol ettikten sonra arkasını dönmüştü ki; Elif'le burun buruna geldi. Arkadaşının muzip pırıltılarla kendisine bakmasına aldırmadan odadan çıktı.
Dış kapıyı açıp dışarı çıktığında, Semih ve Altay'ı arabanın hemen yanında konuşurlarken buldu. Elif'in de evden çıkmasıyla, yanlarına doğru yürümeye başladılar. Elif, nişanlısının kolları arasına girerken, Asya biraz gerisinde durup Altay'a baktı. Ona bakarken hissettikleri, artık o kadar da korkunç gelmiyordu. Şaşıyordu sadece. Kalbinin göğsünü dövecekmiş gibi atmasına anlam veremiyordu. Ve özlediğini fark ediyordu, yüzüne bakarken.
Arabaya bindiklerinde, Altay'ın yanına oturmanın keyfini yaşıyordu Asya. Aralarında bir koltukluk mesafe olsa da, sevdiği adamla yan yanaydı. Zaten o mesafe de, Altay tarafından kısa sürede kapatılmıştı.
" Özledim... " diye fısıldayınca sevdiği adam; elini kalbinin üzerine koydu. Atışlarını dizginlemeyi başaracakmış gibi... Tek bir kelime, nasıl da altüst etmişti kendisini. Bu hep böyle mi olacaktı? Kalbi, yanında oturan bu adamı her hissettiğinde, hep böyle dört nala mı koşturacaktı? Eğer öyle olacaksa, ömrünün kısa olacağını biliyordu Asya. Bu kadar heyecana dayanacak kadar güçlü değildi.
" Bende... Bende özledim... " dedi, bir zaman sonra. Gözleri, genç adamın gece karası gözleriyle buluşmak için can atsa da tutuyordu kendini. O gözlerde ne göreceğini bilemiyordu ve kendini ne kadar hazırlamaya çalışırsa çalışsın, hep daha fazlasını buluyordu. Görmese de hissedebiliyordu, gözlerinin üzerinde olduğunu. O yakıcı his, saçlarından boynuna doğru yayılıyordu.
" Nereye gidiyorsun? Sinemaya gideceğiz demiştik ya. " diye soran Elif'le, girdiği transtan çıktı.
" Bu sıcakta film mi izlenir? Pikniğe gidelim. "
Semih'in önerisi Elif'in aklına yatmış olacak ki, başını onaylarcasına salladı. Asya, öne doğru yaklaşıp konuşmaya başladı.
" Ben o filmi ne kadar zamandır bekliyorum haberiniz var mı? " diye sordu, kısık bir sesle. Bağırabilirdi. Başka zaman olsa bunu yapmaktan çekinmezdi de ama hemen yanında oturan Altay'a karşı mahcup olmak istemiyordu.
" Sonra gideriz Asya. Piknik için hazırlattım bir şeyler, daha çok eğleniriz. İnan bana. "
Asya, pes ederek arka koltuğa yaslandı. Kollarını göğsünde birleştirip duruşunu dikleştirdi.