30.bölüm

1.8K 477 58
                                    

Tolga, hemen yanı başında uyuyan kadından ayıramıyordu gözlerini. Gözünü bir an bile kırpmadan bakıyordu sevdiğine. Bir an çekmiyordu bakışlarını. Ondan ayrı geçirdiği günlerin acısını çıkarmak istercesine, özlem yüklüydü bakışları... İçi öylesine bir korkuyla doluydu ki... Ya kaybetseydi onu? Ya eksik kalsaydı nefesi? Kendisi sebep olmuştu... Özlem'i bu hale kendi getirmişti. Ölüm yakışmıyordu ki Özlem'ine... Ölüm yakın olmamalıydı ona. Biraz daha geç kalsaydı... Düşünmek istemiyordu bunları Tolga çünkü düşündükçe kendini boğuluyormuş gibi hissediyordu. Nefesi kesiliyordu. Gözlerinden süzülen damlalar eline düşünce fark etti ağladığını. Asıl ölüm onsuz olmakmış meğer, yeni anlıyordu Tolga. Onsuz nefes alamamakmış... Yapamazdı ki Tolga bunların hiçbirini. Yaşayamazdı Özlem olmadan... İçinde ki hırs olmasaydı bu hale getirmezdi sevdiğini. En çok acıyı çeken Özlem'di. Nasıl dayanmıştı böylesi bir acıya? Ettiği hakaretleri düşündükçe içi yanıyordu. Affedemiyordu kendini bir türlü. Onu olabilecek en adi şeyle suçlarken, neredeydi aklı?

Affetmezse ne yapacaktı Tolga? Nasıl yapacaktı, bilmiyordu...

Özlem'in kıpırdadığını görünce eli ayağı birbirine dolandı. Ne yapacağını bilemedi. Özlem nerede olduklarını sorarsa ne diyecekti? Tolga Özlem'i hastaneye götürüp iyi olduğundan emin olduktan sonra onun için satın aldığı eve getirmişti. Gönlü el vermemişti işte o yatağa yatırmaya. Aptalca bir duyguydu belki ama elinde değildi ki... Ve emindi Tolga, Özlem'in o yatakta o günden sonra yatmadığından.

"Tolga..."

Adını sayıklıyordu Özlem'i. Ölüm sebebi olan adamı sayıklıyordu. Nasıl iyileştirecekti bu kadını? Yaralarını nasıl saracaktı? Hiçbir şeyin önemi yoktu işte. O iyi olsun, yeterdi. O iyi olsun Tolga bir ömür uzaktan bakardı ona, razıydı...

"Affet Özlem... Affet sevgilim..." diye fısıldadı kulağına, saçlarını okşarken.

Duymayacağını biliyordu Tolga ama yine de, hiç durmadan af dilemek istiyordu.

Verilen ilaçlardan dolayı uyanmıyordu Özlem. Bu Tolgayı tedirgin etse de iyiliği için uyuması gerektiğini biliyordu. Toplamalıydı kendini Özlem. Çok da zayıflamıştı. Buna şimdi dikkat ettiğine inanamıyordu. Nasıl bir adam olup çıkmıştı böyle? Sevdiğini en çok kendi yaralamıştı. Kendini nasıl affedecekti peki? Yapamazdı... Özlem'in gözünden düşen tek bir damla için bile affedemezdi kendini.

Yatakta uyuyan kadının yanında uyumayı bile çok görüyordu kendine. Cezasını böyle çekecekti. Ondan uzak kalarak... Yatağın hemen köşesine çöktü. Özlem'in yastığa dağılan saçlarını okşadı, titreyerek... İpek gibiydi. Kokusunu çekti içine sanki bir ömür hasretti bu kokuya... Bir ömür yoksun kalmıştı bu kokudan...

Ne kadar kendini şartlayıp uyumamaya çalışsa da yorgun düşmüştü bedeni. Başı, Özlem'in saçları arasına gömülü bir şekilde uyuya kaldı. Birkaç saatin ardından her tarafı tutulmuş bir şekilde uyandı. Özlem'i uyanmamıştı henüz. Çok korkuyordu Tolga... Bu evden gitmesinden, kendine tekrar bir şey yapmasından... Affetmemesinden... Korktuğu bir sürü şey vardı. Korkusu bu kadındı... Korkusu onsuzluktu. Korkusu aşksızlıktı...

Eli, yeniden sevdiği kadının saçlarını bulduğunda, hafifçe sarsarak uyandırmaya çalıştı.

"Özlem, uyan bir tanem..."

Birkaç seslenmenin ardından Özlem'in gözlerini açtığını görünce nefesini tuttu. Kendini olabilecek her şeye hazırladı. Özlem ne derse desin vazgeçmeyecekti ondan. Sözleriyle ne kadar kanatırsa kanatsın, ondan bir adım öteye gitmeyecekti!

Özlemin kendisine gülen gözlerle baktığını görünce tuttuğu soluğunu bıraktı. Belki de korktuğu hiçbir şey olmayacaktı.

"Öldüm mü ben?"

Gri DüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin