Sevgilisiyle el ele yürüyordu şimdi. Huzur diye tanımladı adam kızın varlığını... Yanında olması bile yetiyordu mutlu olmasına. Kader'i seviyordu, çok seviyordu hem de.. Bu yüzden, ona ihanet edebilme düşüncesi bile nefesini kesmesine neden oluyordu. Özlem... Seviyordu o kızı da ama bir arkadaş, bir kardeş gibi. Onun da öyle hissettiğinden emindi. Ama o gün olanlar...İçinde bir yerlere dokunmuştu ama tarif edemiyordu Tolga. Aklını yanında ki kadınla doldurma isteğini bastırmadı ve daha çok sıktı kollarında ki kadını. Bir banka oturdular ve kadının yüzünü elleri arasına alarak konuşmaya başladı.
" Seviyorum seni... "
Kader aniden gelen bu itiraf karşısında şaşırsa da belli etmedi. Her zamanki gibi işi şakaya vurma yolunu seçti. Çünkü Kader buydu. Seviyordu Tolga'yı ama... Hiçbir zaman ciddi olmaz, gerçek duygularını ortaya dökmezdi.
Tolga susmuş genç kadının tepkilerini izliyordu. Biliyordu Kader'in bu tür konuşmalar yapamadığını... Ama göstersin istiyordu. Sevildiğini bilmek en önemlisi de hissetmek istiyordu. Ama Kader'in susup da gözlerini kaçırmasıyla bunu yapmayacağını anladı. Hayal kırıklığına uğrasa da belli etmedi. Sarıldı sadece sevdiği kıza. En azından yanımda diye düşündü, sevmeseydi yanında olmazdı değil mi?
Geçen gün olan şeyi düşündü sonra. Kader'le yaptığı basit bir inatlaşmanın ucunun Özlem'e gideceğini asla tahmin etmemişti. Bilseydi eğer Kader'in yaptığı hiçbir şeye karışmayacağını söylerdi. Ama o ne yapmıştı inat edip sevgilisini dinlemesi gerektiğini öne sürmüştü. Peki ya o kız nasıl böyle bir cevap verebilmişti? Sanki... Gerçek gibi.. Hissediyormuş gibi... Evet hisseder gibi çünkü Tolga içinde hissetmişti o sevginin varlığını. Sevilmek... Özlem tarafından sevilmenin nasıl olduğunu merak etmiyordu ki Tolga. O sadece Kader sevsin istiyordu.
Beraber okula geldiklerinde, garip bir şekilde Özlem'e bakınıyordu. Görmek istiyordu onu, nedensizce. Ve gördü. Gözleri, derin bir hüzne ev sahipliği yapıyordu. Bu yeni miydi yoksa uzun zamandır var mıydı emin olamadı Tolga. Hiç bakmamıştı ki Özlem'e, hiç fark etmemişti.
" Merhaba. "
Özlem'in kendilerine doğru yaklaşıp konuşmaya başlamasıyla sıyrıldı düşüncelerinden.
" Merhaba. " dedi, sert bir yüz ifadesi ile.
" Şey ben... Tolga biraz konuşabilir miyiz? "
Tolga, kaşlarını çatarak baktı karşısındaki kıza. Bir garip davranıyordu sanki.
" Kader'in yanında da söyleyebilirsin Özlem. Ondan gizlim yok benim. "
Sözlerini bitirdiğinde, Özlem'in gözlerinde derin bir kırgınlık gördü. Anlayamadı. Onu böyle üzen şey neydi?
" Sen git sevgilim. Belli ki önemli bir şey. Ben Seda'ların yanına gidiyorum. "
Kader'in uzaklaşmasıyla, gerildiğini hissetti Tolga. Özlem'le yalnız kalmıştı ve bu fazla tuhaf hissettiriyordu.
" Söyle. " dedi, içine düştüğü çıkmazı belli etmemeye çalışarak.
" Bugün benimle Heybeli Ada'ya gelir misin? "
" Ne? " diye sordu, şaşkınlıkla. Doğru duyduğundan bile emin değildi. Özlem'le adaya gitme düşüncesi kendisini rahatsız etmişti. Aslında rahatsız olduğu şey, bunu istemesiydi. Özlem'le adaya gitmek istiyordu. İstememeliydi...
" İşim var. Başkasıyla gidebilirsin. Hem niye benimle gitmek istiyorsun ki? " diye sordu. Cevabını merak ediyordu. Nedeni neydi? Kader'le ya da şu yeni tanıştığı Asya'yla gidebilirdi. Kendisiyle gitmek istemesinin nedeni, tahmin ettiği şey olabilir miydi?