Yüreğime bu asma kilitleri vuran ne? Hangi sebep beni böyle ateşlere iten? Yar dediğim duymazken kime bu çığlıklarım? Ya iflah olmaz kalbim... Olmayacağını bile bile neden ufak bir tebessüme, küçücük bir bakışa kapılıp gidiyor? Dur demek istiyorum. VAZGEÇ... Yanacaksın.. Söz dinlemiyor uslanmaz yüreğim... Ateşlere atıyor kendini. Yandıkça seviyor, sevdikçe daha çok yanıyor... En azgın alev dahi söndüremiyor içimde ki varlığını...
Kâğıda döküyordu Özlem diline gelip de söyleyemediklerini... Böyle rahatlatıyordu kendini. Sonu olmayan okyanusta bir damla suydu belki de. Kendisi su, o da okyanus olurdu... Ne eksilir ne azalırdı. Bir avuç su okyanusa âşık olmuş... Güldü kendi düşüncesine. Telefonunun çalmasıyla elinde ki kâğıdı çantasına sıkıştırdı ve sınıftan çıktı. Çok bekletmişti Buse'yi. Onun aradığına emin olduğu telefona bakma gereği duymadan meşgule attı. Bir iki dakikaya yanında olacaktı zaten. Başını çevirmesiyle yan tarafta duran Tolga'yı gördü. Kendisine mi bakıyordu emin olamadı. Geçen gün yaşanan olaylar zihnine dolarken oradan hızla uzaklaşmak istedi. Aceleyle önüne bakmadan bir adım attığı sırada biriyle çarpıştı. Elindeki tüm dosyalar birbirine karışmış bir şekilde yerde duruyordu. Çantasını düştüğü yerden kaldırarak karşısında duran daha önce hiç görmediği çocuğa mahcup bir şekilde gülümsedi.
" Çok özür dilerim sizin geldiğinizi görmedim. "
" Asıl ben özür dilerim sizin gibi güzel bir bayanı bu şekilde rahatsız ettiğim için. "
Özlem eğilmiş dosyalarını toplarken genç adamın da kendisine yardım etmesiyle hemen toparlanıp kalktı.
" Sizin suçunuz değildi. " dediğinde, kendisine sinirli bir şekilde bakan Tolga'yla göz göze geldi. Kader'le kavga etmişlerdir diye düşünse de bu kızgınlığın kendisine olduğunun farkındaydı. Ne yapmış olabilirdi ki bu kadar kızdıracak? Onu düşünmemeye çalışarak karşısında kendisine gülerek bakan adama döndü.
" Açıkçası bu çarpışmanın bir işaret olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle benimle yemeğe çıkmalısınız. " diyen adama gülümsedi.
Özlem, aslında duyduklarından çok adamın yüzündeki ifadeye tebessüm etmişti.
" Ah üzgünüm bu güzelliğin adını sormayarak çok büyük bir kabalık yaptım. Ben Taner. "
" Özlem. " dedi, Tolga'yı görmezden gelmeye çalışarak.
" Az önce de dediğim gibi kadere inanırım ve kaderimde bugün benimle yemeğe çıkman varmış. Çok şanslısın. "
Özlem ufak bir kahkaha atarken yanlarına gelen Tolga'yı görünce gülümsemesi yüzünde dondu. Niye gelmişti ki bu adam?
" Sevgili kardeşimin burada ne işi var sorabilir miyim acaba? " diyen Tolga, Özlem'in şok olmasına sebep olmuştu.
" Siz.. Kardeş misiniz ? " diye sorduğunda Tanerin başını salladığını gördü. İnanamıyordu Özlem. Tolga'nın bir kardeşi olduğunu bilmiyordu. Tek çocuk diye biliyordu oysa.
" Kardeşin olduğunu bilmiyordum. " diyebildi en sonunda.
" Kimse bilmez pek... Taner annemin oğlu. "
Anladım dercesine başını salladıktan sonra, fark ettiği benzerliklerini dile döktü.
" Çok benziyorsunuz. " dediğinde Özlem; Taner karşı çıktı.
"Huy olarak çok farklıyız. Bu arada sevgili ağabeyim okulunda bu kadar güzel kızlar olduğunu neden daha önce söylemedin? Özlemle daha önce tanışırdım. "
" Ya da ben daha önce ağzını burnunu kırardım! " diyen Tolga'ya şaşkın bir şekilde baktı Özlem. Niye böyle davranıyordu ki bu çocuk, anlayamadı. Çalan telefonuyla Buse aklına geldi ve;