4.bölüm

5.9K 772 70
                                    

Akşama doğru dışarı çıkıp her zaman yaptığı gibi sahil kenarında biraz oturdu. Buradan gün batımını izlemek bambaşka bir huzur veriyordu Asya'ya. Gün batımının kızıllığında unutuyordu yalnızlığını. Hasan Usta'nın söylenmelerini bile duymuyordu bu manzarayı seyrederken. Güneş sanki denize batıyormuş gibi görünüyor fakat bunun bir yanılsama olduğunu biliyordu. Küçükken babasıyla beraber bu manzarayı izlediğinde; Güneş suya düştü diyerek ağlamaya başladığını hiç unutmuyordu. Buranın kalbinde çok özel bir yeri vardı. İstese de bu şehirden kopamayacağını biliyor ve bundan hiç huzursuz olmuyordu. Kalbi bu şehirde gömülüydü Asya'nın. Annesini bırakıp da hiçbir yere gitmeyi düşünemezdi zaten.

Hava karardıktan sonra eve gelmiş, ve Ayşe Sultan'dan yiyeceği azarları beklemeye başlamıştı. Kadıncağız Asya'nın geç geldiği her gün telaştan yerinde duramıyor ve kriz eşiğine geliyordu. Asya, kendisini büyüten kadını bu kadar telaşlandırdığı için suçluluk hissetse de aynı şeyleri yapmaktan vazgeçmiyordu.

" Ben sana ne diyeyim bilmiyorum ki. Bir gün kalpten götüreceksin beni o olacak. "

Asya, sultanının yanına giderek yanaklarını avuçları arasına alıp sulu öpücükler bırakmaya başladı. Onun gönlünü aldığına emin olduktan sonra mutfağa geçip masaya oturdu. Kurt gibi acıktığını yeni fark ediyordu.

Yemeğini bitirdikten sonra odasına çıkarak kendini yatağa attı. Günün yorgunluğunu kendini belli etmişti. Bütün gün Hasan Usta'nın yanında koşturmuş sonra da malzemeleri taşıyacağım diye tutturmuştu. Bu kadar dayanıksız olduğunu bilmiyordu ki... O yorgunluğuna rağmen Hasan Usta'dan gizli sahilde oturmuş ve bu saatte ancak dönebilmişti eve. Yinede tüm yorgunluğuna rağmen güzel bir gündü.

Bütün gün aklından çıkmayan o adamın yanına gelmesiydi belki de gününü güzel yapan. Belkisi yoktu. O yüzdendi kelebek gibi etrafta dolanışı. Yavaş yavaş tüm hücrelerine nüfuz ediyordu adamın varlığı, hissediyordu Asya. Bu duygu, onu korkuttuğu gibi mutlu da ediyordu. Aşk diyemiyordu hissettiklerine. O kadar cesaretli değildi ama hissettiklerinin küçük bir hoşlantı olmadığının da farkındaydı. Daha yoğundu içinde gitgide büyüyen duygu.

Bu kabulleniş ne zaman oldu onu da bilmiyordu. Hissettiklerine bir isim koyduğunda, düşündüğü yalnızca oydu. Karşılık bulabileceğine ihtimal vermediği gibi, onun yanında küçük bir çocuk olduğunun da farkındaydı. Aradaki yaş farkını es geçiyordu. En son düşünülecek şeydi yaş farkı Asya'ya göre. Yaştan daha büyük farklar vardı aralarında.

Çalan telefon sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Arayanın Elif olduğunu görünce biraz hayal kırıklığıyla baktı telefona. Numarasını verdiğinden beri ondan en ufak bir arama ya da mesaj gelmemişti. Bu durum canını sıksa da belli etmeye niyeti yoktu. O aramıyorsa kendisi de aramayacaktı.

Telefonun çalmaya devam ettiğini görünce açtı telefonu.

" Kuzum sana geliyorum evde misin? " diye soran arkadaşına, evdeyim diye cevap vererek kapattı telefonu. Yaklaşık 10 dakika sonra kapı çalmış ve Elif gelmişti. Odaya kapandıklarında, birbirlerine anlatacakları çok şey olduğundan, ilk kimin başlaması gerektiği tartışmasını yapıyorlardı. Elif, yüzüğünü göstererek ilk konuşması gereken kişinin kendisi olduğunu savunmuş ve Asya, onun çenesiyle baş edemeyeceğini bildiğinden bu isteğini kabul etmişti.

" Semih'in şu doktor arkadaşı yok mu? Geçenlerde seni sordu bana. "

Asya, böyle bir şey beklemediğinden şaşırdı. Ne sormuş olabilirdi ki? Merakını belli etmemeye çalışarak konuşmaya başladı.

" Ne sordu? "

" Sevdiğin biri olup olmadığını. Dikkatini çekmişsin ki soruyor. "

Asya, kahkahalarla gülmemek için zor tutuyordu kendini. Vazgeçmeyecekti bu adam. Defalarca sormasına rağmen Asya cevap vermemiş, bilerek anlamamazlıktan gelmişti. Demek ki vazgeçmiyordu doktor beyi. Bu durumun hoşuna gittiğini inkar etmiyordu. Duygularının karşılıklı olduğunu düşünmese de en azından beğenildiğini biliyordu. Altay'ı tanımak istiyordu Asya. Göründüğü gibi olup olmadığını, nelerden hoşlandığını, neleri sevdiğini veya sevmediğini, ne tarz müziklerden hoşlandığı gibi ufak detayları bile bilmek istiyordu. Altay hiçbir şekilde kendi hakkında konuşmuyor ve konusunu dahi açtırmıyordu. Asya bu duruma biraz bozulsa da özeline saygı göstererek bu konuları açmamaya özen gösteriyordu.

Gri DüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin