22.bölüm

2.3K 477 56
                                    

Özlem saate baktığında gözlerine inanamadı. Bu saate kadar nasıl uyumuştu bilmiyordu. Neredeyse öğlen olmuştu. Asya'ya ne kadar ayıp olmuştur şimdi diye düşünürken salona geçti fakat beklediği gibi Asya'yı göremedi. Lavaboya da baktı ama orada da yoktu. Masanın üzerinde duran notu eline aldığında, rahatladı. Gitmişti Asya ve iyi olduğunu yazmıştı. Bu yeterdi Özlem'e.

Telefonunun sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Eline alıp baktığında gülmeden edemedi.

" Eğer hala uyuyorsanız ben ve öpücüklerim emrinizdeyiz. Sizi uyandırmaktan büyük onu duyarız."

Özlem ne yazacağını düşündü bir süre. Sonra, onu deli etmek istediğine karar verdi ve aklına gelen şeyle haince sırıttı.

" Ah mersi bayım. Az önce başka bir şövalyenin öpücükleri tarafından uyandırıldım zaten. "

Tolga'nın mesajını okuduğu an deliye döneceğini biliyordu. İçten bir kahkaha dökülürken dudaklarından, artık mutlu olduğunu fark etti. Eskiden gülümsemeyi bile başaramayan o değilmiş gibi artık her şeye kahkaha atarken buluyordu kendini. Bu öylesine farklı ve güzel hissettiriyordu ki... Tolga'ydı onun sevinci...

Kapı sertçe çalındığında, kim olduğunu bulmak zor olmamıştı Özlem için. Yavaş yürüyüp ağırdan alarak kapıyı açtığında, Tolga'nın birden üzerine yürümesiyle, yutkunmak zorunda kaldı. Bedeninin birden bire duvara yaslandığını hissettiğinde, kısa bir çığlık döküldü dudakları arasından.

" Bir daha, bir daha başka bir adamın imasını bile yapmayacaksın. Başka bir adamın adı bile çıkmayacak o güzelim dudaklarından, anladın mı beni? " dediğinde sesi fazlasıyla sertti.

Özlem, başını olumlu bir şekilde sallayınca, Tolga'nın rahatlayan bedenini gördü. Bu kadar mı gerilmiş, sinirlenmişti? Gülmeden edemedi Özlem. Kendisi aylarca kıskançlıktan deliye dönmüş yine de tek kelime söyleyememişti ama Tolga... Küçücük bir şakadan bile kızgın boğalara dönüşebiliyordu.

" Sadece şaka yapmak istemiştim... " dedi, fısıldayarak.

" Yapma... Deliye döndüm mesajını okuduğumda. Şakası bile beni bu hale getiriyorsa... Özlem... Özlem'im.. Hasretim... Anladım, ben seni çok seviyormuşum meğer. Öyle böyle değil hem de. "

" Yeni mi anladın sevdiğini? " diye sordu Özlem, kırgınca bakarken.

" Görmüyor musun bana neler yaptığını? Ben seni ilk gördüğüm andan beri seviyormuşum meğer. İlk andan etkilenmiştim senden ama... Ben hiç âşık olmamıştım ki nereden bilebilirdim sana böyle tutulduğumu. Kader'den etkilendim kabul, güzelliğiydi belki de beni kendisine çeken bilmiyorum ama içten içe biliyordum onun olması gereken kişi olmadığını... Meğer yüreğim seni ilk gördüğü an tanımış da ben tanıyamamışım... Affet bu aptal çocuğu. "

Özlem, Kader'in ismini duyduğu an gerilse de belli etmemeye çalıştı. Kader'i ne yapması gerektiğini hiç bilmiyordu. Öğrenmesi mi iyiydi yoksa öğrenmemesi mi, bilmiyordu. Nasıl karşısına çıkıp da biz Tolga'yla birbirimizi seviyoruz diyebilirdi ki... İçi yine vicdan azabıyla kavrulmaya başlamıştı.

" Bugün ne yapacaksın okuldan sonra? " diye soran Kader'e ne cevap vermesi gerektiğini bilmiyordu Özlem.

" Eve gitmem lazım ders çalışacağım. " Dediğinde, Kader'in tek kaşının havaya kalktığını gördü. Acaba biliyor mu diye düşünse de, bu düşüncesini hemen sildi kafasından. Eğer bilseydi Kader'in böyle sakin olmayacağını biliyordu.

" Özlem... Ben Tolga'yı çok özlüyorum. O da beni unutmadı biliyorum. " diyen Kader'e, içi burkularak baktı. O beni seviyor dememek için dilini ısırıyor, kendine engel olmaya çalışıyordu.

Gri DüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin