28.bölüm

1.7K 455 69
                                    

Ağlama." Diyen Altay'ın sesi yüreğine dokundu. Öyle şefkatli, öyle acılıydı ki... Saçlarını okşayan eli dudaklarına götürüp öpmek, yaşadıklarının gerçek olduğuna inanmak istiyordu.

"Hep seni bekledim. Hiç gelmesen bile beklerdim seni..."

" Hep sana gelmek istedim. Gelemesem bile, beni beklediğini bilmek isterdim..."

Asya, başını Altay'ın boynundan çekip yüzüne baktı. Altay'ın elini tutup kalbinin üzerine getirdi ve hissetsin istedi... Kalbinin yalnızca o varken böyle attığını bilsin istedi.

"Duyuyor musun atışları? Senin yanında böyle kanat çırpıyor kalbim. Yokluğunda heyecanlanmadım, korkmadım, sevinmedim... Ben, sensizken bir adım öteye bile gidemedim. Karanlıkta kaldım, kimsesiz kaldım. Ben sensiz kaldım Altay... İnan hiçbir şeyin önemi yok senin yanında olduktan sonra."

"Asya'm... Güzel gözlüm, ben en çok seni kaybettiğime yandım. Ama inkâr edilemez gerçekler de var biliyorsun. Nasıl olacak? Nasıl duracağız insanların karşısında? Ya baban? İzin verir mi sanıyorsun?"

"Ben bir boşluğun içineydim Altay. Babam her geçen gün yok olduğumu gördü, gerekirse yalvarırım ona ama yine de gitmem senden. Kadir yanıma gelip her şeyi anlattığında uzun zaman sonra nefes aldım ben. Her şeyi geride bırakarak geldim ben sana, babamı bile."

Altay, alnına öpücük kondurduğunda huzurla kapandı gözleri. Tekrar onun sıcaklığında olmak öyle güzeldi ki...

"Eylül... Hiç çıkmıyor buradan. Yakınsınız galiba, samimiyetiniz ilerlemiş."

"Kıskandın mı?" diye soran Altay'a ters ters baktı Asya. "Hiçte bile! Kıskanmadım ben. Çok ilgili seninle, ondan yani... Yoksa başka bir şey yok."

"Eylül, nerede durması gerektiğini biliyor artık. Merak etme."

"Merak etmiyorum zaten." Diyerek, durumu kurtarmaya çalışsa da, içindeki kıskançlığa yenilmeye razı oldu. "Neden ona gittin? Semih var Elif var, Hasan Usta bile varken neden Eylül?"

Altay'ın kahkahasını duyduğunda, yüzüne tatlı bir tebessüm yayıldı. Özlemişti bu sesi duymayı...

"Senin duymanın, haberinin olması imkânsız olan tek kişi Eylül'dü çünkü."

"Niye kaçtın ki benden? Niye yaşattın onca acıyı bana?" diye sordu, dolan gözlerini yumarak. Ağlamak istemiyordu artık Asya.

"Sana yük olmaya dayanamazdım..." diyen Altay'ın sesi, acı doluydu. Tıpkı gözleri gibi... Sonra, "Kimdi o?" diye sordu Altay. Asya, kimden bahsettiğini anlamadığından önce sessiz kaldı sonra, "Kimden bahsediyorsun?" diye sordu.

"Sana yakın olan adamdan bahsediyorum."

Asya derin bir soluk çekti ciğerlerine. Bu konuyu konuşacaklarını biliyor olsa da bu kadar erken olmasını beklemiyordu. Pişmandı işte... Nasıl anlatılırdı ki böyle bir şey? Seni unutmak için başkasını sevmek istedim nasıl derdi? O böylesine kendini aşkına adamışken... Başını Altay'ın göğsüne koydu. Elini kalbinin üzerine koyarak sanki oradan güç almak istercesine konuşmaya başladı.

"Sen gittikten sonra, yani ben gittiğini düşündüğüm sıralarda Taner çıktı karşıma. Ben kaybolmuştum Altay, yolumu bulamıyordum. Hiçbir şey tutamıyordu beni ayakta. O, yolumu bulmamı sağladı. İlk zamanlar babam daha fazla üzülmesin halime diye Taner'le görüşmeye başladım. Sonra keyif aldım arkadaşlığından. Güldürüyordu beni birazcık da olsa, mutlu olmamı sağlıyordu. Onun yanında kendimi iyi hissediyordum. Ama arkadaşlıktan öte hiçbir şey hissetmedim Altay. Evet istedim onu sevmeyi bunun için kendimi çok zorladım da ama seni öyle çok seviyordum ki, nasıl bir başkasının varlığını kalbime kabul ettirebilirdim? Ona da söyledim onu sevmediğimi, sevemeyeceğimi... Arkadaşlıktan başka bir şey beklememesini..."

Gri DüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin