Chanyeol'un anlatımından
Duyduğum sesler adeta birbirine karışıyordu. Başımda çok farklı bir ağrı vardı. "Komutanım beni duyuyor musunuz?" Gözlerimi açmak çok zordu.
"Elimi sıkın lütfen." Tüm gücümle sıktım parmaklarımı. "Kendisine geliyor. Jongin'e haber verin." Bilincim gidip gelirken kendime gelmek zordu.
Sonunda kendimde gözlerimi açabilecek gücü bulduğumda ışık gözlerimi yaktı. "Komutanım, iyi misiniz?"
Jongin'in sesini diğerlerinden ayırt edebildiğimde titrek bir nefes verdim. Boğazını kupkuruydu. "Su." Diye mırıldandım. Dudaklarıma dayadığı bardaktan biraz su içtiğimde kendimi yeniden bıraktım yatağa.
Göğsümde canımı yakan bir ağrı vardı. Yara gibi acıyordu. Hafızam hızla yerine otururken elim ağrıyan göğsüme gitti. "Jongin, ne zamandır kendimde değilim?"
"Üç gün oldu generalim." Sertçe yutkundum. "Baekhyun hücrede, değil mi hala?" Duraksadı Jongin. Yüzünü yeni yeni tam anlamıyla görmeye başlamıştım.
Bana ne olmuştu böyle?
"Jongin Baekhyun iyi değil mi?" "Nasıl olduğunu bilmiyorum çünkü birlikte değil generalim." Doğrulmaya çalıştığımda izin vermedi. "Kalbiniz nerdeyse durmuştu komutanım. Yatıp dinlenmeniz gerek henüz iyileşmediniz."
Titrek bir nefes çektim içime. "Ne demek oluyor bu? Baekhyun nasıl burada değil?"
"Bilmiyorum, kimse bilmiyor nasıl kaçtığını. Sizin hastalandığınız gece kayboldu ortalıktan." Göğsümdeki ağrı artarken gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Baekhyun nereye gitmişti? Benden gitmiş miydi yani?
Onu kurtaramamıştım giderdi tabii. Kendi hayatını kurtarmak için kaçmıştı Baekhyun. Beni geride bırakıp gitmişti.
Ama nereye gidecekti? Kimsesi yoktu. Aldığım nefesler yetmezken Jongin geriye çekildi ve doktor yeniden kontrol etmeye başladı beni.
Kendimde değildim. Olamazdım. Baekhyun burada değildi. İyi mi, nefes alıyor mu ondan bile habersizdim. Gücüyle övünen ben ilk kez bu kadar yitiktim.
"Aramak için hiç kimseyi görevlendirmedin mi?" Yutkundu. "Bu benim verebileceğim emirlerin dışında bir durumdu komutanım. Eğer siz veriyorsanız hemen aramak için bir grubu gönderirim."
"Gönder. Beş kişilik bir grup. Şehirde ve köylerde, her yerde arayın onu. Bir zarar verilmeyecek duydun mu beni? Uyar Jongin. Defalarca uyar olur mu?"
"Emredersiniz komutanım. Bizzat benim gitmemi ister misiniz?" Başımı olumsuzca salladım. "Hala birlikte bir hain var. Senin ben tamamen kendime gelene kadar başta durman gerek."
"Emredersiniz." Başımı yastığa bastırdım ve kapadım gözlerimi. Şakaklarıma süzülen yaşları hissediyordum. Ağlıyordum ve ilk kez bundan utanacak halim bile yoktu.
///////////////////
İki gün sonra
Yazarın anlatımından
Chanyeol kendini toparlayıp ayaklanmıştı bu iki günde. Kalbinin rahatsız olduğunu bunu üst mevkiileri bildirmeleri gerektiğini söylemişti defalarca doktor.
Chanyeol ise bunu şiddetle reddetmişti. Baekhyun'u yalnızca bu mevkiideyken rahatça arayabilirdi.
Karşısındaki beş adama baktı. Az önce dönmüşlerdi birliğe. Ve yine yeniden elleri boştu. "Koskoca birlikten tek bir asker nasıl kaçar?!" Öfkeli sesi adeta yankılandı çıt bile çıkmayan alanda.
"Biriniz yardım etti biliyorum. Eğer gelip nerede olduğunu söylerse canını bağışlarım!" Bakışları en çok Kyungsoo'nun üzerinde dolandı. Kyungsoo ise çekinmeden bakıyordu komutanın gözlerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyond time/Chanbaek
FanfictionBaekhyun üniversitesye girmeye çalışan sıradan bir öğrenciydi, gözlerini hiç bilmediği bir köy ve zamana açana dek. Cani olarak bilinen general Park Chanyeol ise zamanın ötesinden gelen bu çocuğa hızla tutulacak ve onu pusulası haline getirecekti. Y...