seven

636 74 4
                                    

Yazarın anlatımından

Baekhyun bakışlarını işlemelerle bezeli olan kapıdan ayırdığında sesli bir nefes vermişti.

Adamla öpüşüyordu ama hala konu askeri meseleler olduğunda odanın dışında beklemesi gerekiyordu. Lucas bu konularda yardımcı oluyordu hala ona.

Bu Baekhyun'un canını sıksa da elinden bir şey gelmezdi. Bir şeyler yeni başlamıştı ve bu hislerini söyleyerek batırmaktan korkuyordu Baekhyun.

O sırada kapı açıldı ve Lucas çıktı dışarı. Baekhyun'u görür görmez alay bulaşmıştı bakışlarına. Baekhyun sertçe bastırdı dişlerini birbirine.

Ona böyle bakılmasından her zaman nefret etmişti. Kim etmezdi ki?

Lucas hızlı adımlarla ayrılırken generalin sesini duydu Baekhyun. "İçeri gel Baek." Diye seslenmişti Chanyeol oturduğu yerden kalkarken.

Baekhyun derin bir nefes çekti içine ve içeri girip kapıyı arkasından kapadı. Selam vermesi gerekiyor muydu? Bir kaç saniye duraksadığında Chanyeol ona elini uzattı.

"Gel yanıma." Kalçasını geniş masaya yaslamış olan adam kısık gözleriyle bakıyordu deliler gibi hoşlandığı genç çocuğa.

Baekhyun bir kaç adımla yaklaştı yanına. Elini tuttu, general onu iyice çekti dibine. Nefesleri adeta birbirine karışırken gülümsedi Baekhyun.

"Bir davet aldım. Sınırda konuşlanmış başka bir birlikten. Ortak bir yemek düzenlemek istiyorlar." Baekhyun'un kaşları havalandı. "Şaşırdım." Diye mırıldandı yalnızca.

Chanyeol hafifçe gülümsedi. "Ben buna pek iyi bakmıyorum aslında. İşler karışık, sınır böylesine karışıkken gerek yok bence buna." Baekhyun Chanyeol'un bu dediğine gülümsedi. "Sen ve iş aşkın."

Chanyeol burnunu Baekhyun'un burnuna sürttü ağırca. "Vatan aşkı diye düzeltelim onu asker." Baekhyun kendini durduramadı ve birleştirdi dudaklarını hızla Chanyeol'un dudaklarıyla.

Chanyeol hissettiği sertlik ile inlerken kolları hızla sardı Baekhyun'un belini. Dudakları adeta birbirine sarılırken dakikalarca öpüştüler.

Baekhyun sonunda generalden kopabildiğinde kızarmış dudaklarıyla baktı gözlerinin içine. "Sen söyle." Dedi Chanyeol nefes nefese.

"Bu yemeğe sen gidelim dersen gideceğiz. Buradan biraz olsun uzaklaşmak ister misin?" Baekhyun yutkundu zorlukla. Büyük bir karardı ve Chanyeol bunu onun vermesini istemişti.

Baekhyun hissettiği şeyler ile büyükçe gülümsedi. Chanyeol ona güvenmeye başlamıştı.

"Burası önemli bir yer ordu için. Burayı bırakıp gitmek bir geceliğine olsa da sıkıntı yaratmaz mı?" Diye sordu emin olmayarak. "Gitsek bile sınırlı sayıda askeri yanımıza alacağız. Başlarında general olmadığı takdirde salacaklarını bildiğimden eğer gitme kararı verirsek bir komutan görevlendireceğim yerime."

"Bir gecelik kafa dağıtmak senin için de çok iyi olur." Dedim ellerim yakasını düzeltirken. "Hem, belki bize de iyi gelir."

General şaşkınlıkla baktı genç adama. "Biz, öyle mi?" Baekhyun duraksadı. Hızlı mı gitmişti? Biz değiller miydi?

"Biz, olmadık mı?" Chanyeol güldü Baekhyun'un bu haline. "Endişelenme. Sadece, cesaretli bir şekilde söylemene şaşırdım. Ama şaşırmamam gerekiyor, çünkü benim sevgilimsin değil mi?"

Chanyeol sert bir öpüş verdi Baekhyun'un yanağına. "Benim sevgilim benim kadar cesur olmalı."

"Biz askeriz Baekhyun. Evet, sen mecburi askerlik görevini yapıyorsun ve eline silah bile almadığına eminim ama en yakın zamanda bizzat kendim eğitim vereceğim sana. Tüfek kullanmayı öğrenmek zorundasın. Yakın dövüşü de öyle. Savaş yakın. Zamanınız her zaman böyle geçemeyecek."

"Haklısın. Kendimi korumayı öğrenmem gerek. Bunu senden öğrenecek olmak ise, beni ayrı heyecanlandıran şey Chanyeol. Sana güveniyorum. Birliğe ve orduya güveniyorum. Sen çok cesur bir askersin biliyorum. Ama kendine dikkat et edebildiğin kadar olur mu? Bu ülkenin de, benimde sana ihtiyacımız var."

/////////////////////

2022/ Sehun'un anlatımından

"Luhan sana söyledim! Baekhyun böyle biri değil. Bir anda neden çekip gitsin? Üstelik bizle iletişimini bir anda koparsın ki? Ev sahibine gidip soralım, başına bir şey gelmiş olabilir bak."

Luhan iç çekti. Sevgilim tek dostum olan Baekhyun'u her zaman kıskanmıştı ve şimdi ise benim her şeyi abarttığımı düşünüyordu.

Bir günlerdir derslere gelmiyordu ki Baekhyun ineğin tekiydi. İki bir kez olsun telefonuma cevap vermemişti ve başta çalan telefona artık ulaşılmıyordu.

Üç ise Baekhyun bana haber vermeden bir yere gitmezdi! Onun bir ailesi yoktu, gidecek bir yeri de.

Ev sahibiyle bir sorun yaşamış olsa bile benim yanıma gelirdi. Defalarca söylemiştim ve o da bunu kabul etmişti.

Arkadaşımın hayati tehlikesi olduğunu bile düşünüyordum ki bu beni çok korkutuyordu.

Baekhyun benim için çok değerliydi.

"Tamam sen gelme. Ben gidip konuşacağım ev sahibiyle. En kötü ihtimalle evin yedek anahtarı ile içeri girerim." Luhan ofladı. "Tamam bende geliyorum!"

Birlikte eski binaya gittik ve Baekhyun'un yaşlı ev sahibiyle konuştum. Pek bir şey duymadığı için zor anlaşabilmiş olsak da sonunda yedek anahtarı ondan alabilmiştim.

Derin bir nefes aldıktan sonra açtım kapıyı. Eve girer girmez havasızlık adeta yüzüme çarpmıştı. "Of bu ne ya." Luhan salona küçük evin salona ilerledi ve hızla açtı camı.

"Baekhyun!" Diye seslendim umutla. Luhan bakışlarını etrafta gezdirdi. "Kimse yok burada." Salondan perde ile ayırdığı yatağına baktığımda tozlu bir kitap bulmuştum.

Bir tarih kitabıydı. Eski bir Generalin hayatını anlatan bir biyografi kitabı.

Zorlukla yutkundum. Burası uzun zamandır uğranmamış gibiydi. Ve elimdeki tek ipucu ise sıradan bir tarih kitabıydı.

Beyond time/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin