twenty three

446 60 9
                                    

Baekhyun'un anlatımından

Chanyeol'un söylediği şey ile duraksadım. Bu ne demekti? Ben bu zamandaydım. Bana çok benzeyen biri, atalarımdan biri olabilir miydi?

"Nasıl yani?" Diye sordum hızla. "Anlamıyorum Chanyeol." Yutkundu ve sıkıca tuttu elimi. "Ben, öyle bir şey olunca takip ettim bana çarpan kişiyi. Ne yapacağımı bilmiyordum ve kafam karmakarışıktı. Ama iyi ki takip etmişim diyorum şimdi. Belki de oraya geri dönme sebebim buydu."

"Köy meydanından çıktıktan sonra küçük tek katlı bir eve girdi. Yaklaşık yarım saat bekledim. Oturdum düşündüm o sırada." Bakışları yüzümde gezindi. "Seni göremeyeceğim diye çok korktum."

Gülümsedim hafifçe. Burada evindeydi. Şükürler olsun ki bana geri dönebilmişti.

"Ee, sonra?" Diye mırıldandı Sehun. "Sonra ne oldu?" Chanyeol derin bir nefesin ardından konuşmaya başladı. "Evden ellili yaşlarında bir adam çıktı yarım saat sonra. Giderken cebindeki saati düşürdü ve bunu fark etmedi."

"Bende saati aldım ve elimdeki saatle çaldım kapıyı. Kapının hemen önünde düşmüştü, bir bahane olarak kullanırım diye düşündüm." Yorgun bir nefes verdi. "Bana çarpan çocuk, o açtı kapıyı."

Bakışları yüzümde gezindi. "Sana o kadar çok benziyordu ki Baekhyun. Tek farkı yüzünün sol tarafında bir yara izi vardı. Çok belirgin değildi ama dikkatle baktığında anlaşılıyordu. Sende öyle bir iz olmadığına emindim ve sen, hamileydin. Karşımdaki sen değilsen kim olabilirdi ki?"

"Atası olabilir belki?" Diye mırıldandı Sehun benim de düşüncemi dile getirirken. "Benzerlikler olur evet ama bu kadar birebir benzerlik ancak ikizlerde olur Sehun."

"İkizlerden birinin 1920de diğerinin 2000lerde olmasının neresi mantıklı?" Diye sordu ikimize de bakarken. "Hiç bir yönden mantığa uymuyor." Dedi Sehun.

"Aynen öyle. Saati verdim teşekkür etti ve kapattı kapıyı. Ne yapacağımı bilmeyip biraz gezindim köyde. Beni tanımadılar tanrıya şükür. Aylardır kayıp olan generalin bir anda köyde görülüyor oluşu bayağı komik olurdu çünkü."

"Peki ya sonra?" Diye sordum. "nasıl dönebildin geri?" Derin bir nefes aldı. "Bir kadın geldi yanıma. Yaşlı sayılırdı, ağacın altında oturuyordum geldi oturdu yanıma."

"Bana daha önce sana benzer giyinen insanlar görmüştüm. Sende oradan mı geliyorsun diye sordu Baekhyun." Gözlerimin içine baktı. "Gelecekten gelen başka birileri olduğunu söyledi."

Zorlukla yutkundum. "Bizden başka biriler mi?" Başını salladı hızla."Sonrasında evi işaret etti. Yıllar önce orada yaşayan kadının ikiz çocukları oldu ama kadın doğumda öldü, bir çocuk hasta doğmuştu diğeri sağlıklı. Ebeleri bendim, çocuk yaşamaz haldeydi. Bir kadın çıktı geldi ben bakarım dedi, iki bebekle yalnız kalan adam da ne yapsın kabul etti." Yutkundu yeniden. "senin gibi giyinenler kabul ettiler çocuğu. Ne çocuğu ne de onları bir daha görmedim dedi."

Sehun şaşkınlıkla yaslandı arkasına. "Sen şimdi bana Baekhyun'un da o zamanda doğduğunu ama onu buraya getirdiklerini mi söylüyorsun? Doğru anladım değil mi?" Bakışları bana döndü. "ne yaşıyoruz biz tanrı aşkına?"

Chanyeol derin bir nefes verdi. "İnan yada inanma. Rüya görmedim Sehun. Kadının bu söylediklerinden sonra kendimi bir anda bilmediğim bir yerde buldum. Yolu zar zor bulup döndüm evime. Yaşadıklarım bundan ibaretti."

"Ben, o zamana mı aitim aslında?" Diye sordum derin bir nefes alırken. Gülümsedi hafifçe Chanyeol. "Zamanı boşver. Ne olursa olsun, hangi zamanda olursak olalım sevgilim. Birbirimize aitiz biz."

Sıkıca sarıldım ona. Çok yorulmuş hissediyordum. Durup düşünmem gerekiyordu. Birlikte nefeslenmemiz gerekiyordu.

Sehun yaklaşık yarım saat sonra evine döndüğünde birlikte yemek yedik. İştahım olmasa da Chanyeol ısrar etmişti. Bebeğimizi düşünmem gerektiğini söylediğinde ise yemiştim hazırladığı şeyleri.

Birlikte yatağımıza yattığımızda sıkıca sarıldım ona. "Seni bir daha göremeyeceğim diye öyle çok korktum ki." Saçlarımın arasındaki öpüşü hissettim. "Elimden gelmeyecek diye bende korktum. Ama düşünmeyelim bunu. Kendini çok yıpratmışsın Baekhyun."

Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Yüzümü göğsüne yasladım. "Sensiz yapamam." Kollarını sıkılaştırdı. "Hangi zaman olursa olsun, birlikte olacağız sevgilim. Tanrının bizimle ilgili nasıl bir planı var bilmiyorum ama bizi ayırmak istiyor gibi değil."

Dolu gözlerime rağmen gülümsedim bu dediğine. "Baksana, küçücükken gelmişsin buraya. Buna rağmen geldin buldun beni. Çekildik birbirimize." "Bir ikizim varmış." Diye mırıldandım gözlerimi kapatırken.

"Yıllarıdır yalnızlığa o kadar alıştım ki Chanyeol. Bir ailem olması ihtimali çok uzak benden. Baksana, hastayım diye tanımadıkları bir kadına vermişler beni. Bir çöp gibi." İtiraz eden sesini duydum. "hayır sakın düşünme öyle. Belki de böyle olması gerekiyordu Baekhyun. Kaderimiz buydu diye düşün. Nolur üzme kendini."

"Babam, nasıl bir adamdı?" Chanyeol bir kaç saniye durakladı. "Yorgun ve yaşlı duruyordu." İç çekti. "Yine de uzaktan görsen bile bu adam baba diyebileceğin biriydi. Babacan derler değil mi?"

Güldüm hafifçe. "Hey senin zamanında var mıydı böyle sıfatlar?" Başını olumsuzca salladığını hissettim. "burada öğrendim. Taze bilgi." İkisi de gülerken birbirlerine sıkıca sarılmaya devam ettiler.

Kuracağım küçük çekirdek ailem ile mutluydum. Yaşadığım zamanı seviyordum. Yanımda Chanyeol varsa, her şeyi seviyordum.

Ne bir ikize ne de bir babaya ihtiyacım yoktu.

Benim evim Chanyeol'du.


Öncesinde Pera palastan esinlenerek yazmaya başladığımı söylemiştim hehe

Beyond time/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin