nineteen

510 60 10
                                    

Baekhyun'un anlatımından

"Güzelim." Duyduğum kısık ses bilincimin açılmasına neden olurken başımı yastığa bastırdım ve hımladım yalnızca.

Kısa bir gülüş duydum. Saçlarımın okşadığını hissettim. "Güzelim uyanman lazım. Kahvaltı hazırlamak istedim ama anlayamadığım çok şey var."

Gözlerim hızla açılırken hemen yanıma oturmuş bana bakan Chanyeol ile karşılaştım. Dün gece yaşanan her şey zihnime dolarken hafifçe gülümsedim. "Günlerdir bu kadar iyi uyumamıştım." Diye mırıldandım ve uzanıp okşadım kolunu.

"Erken uyanmam gerekirdi sevgilim özür dilerim." Güldü hafifçe. "Elini yüzünü yıkayıp gel, bir şeyler hazırlayalım olur mu?"

Başımı salladım hızla. "Tamam Chan." O yataktan kalkınca bende doğruldum hızla. Banyoya girdim ve yıkadım yüzümü. Kurularken bakışlarım karnıma düştü.

Ona hamile olduğumu söylemem gerekiyordu. Heyecanım ve mutluluğum çok büyüktü. Yaşayabileceğimiz sorunlar umurumda bile değildi.

Chanyeol buradaydı. Benimleydi. Savaşın içinde değildik, güvenli bir zamanda benim fakirhanemdeydik.

Büyükçe gülümsedim ve ilerledim odaya. Koltuğa oturmuş beni bekleyen Chanyeol beni görünce ayağa kalktı.

Yanıma geldiğinde onunla birlikte mutfak tezgahına ilerledik. Eski tip buzdolabıma ilerledim. "Sevgilim bu buzdolabı. Sanırım 20lerde icat edilmişti ama yaygın değildi. Amacı soğuk tutmak ve ürünlerin bozulmasını engellemek. Kiler falan kullanmıyoruz." Hızla açtım dolabı. Güldüm sonrasında. "Yani benimkinin içinde pek bir şey yok."

"Neden yok?" Diye sordu Chanyeol bir bana bir de erişte ve bir kaç konserve hariç bir şey bulunmayan dolabıma bakıyordu. "Genellikle dışardan söylüyorum. Param azsa da erişte yapıyorum." Derin bir nefes verdi. "Çok sağlıksız."

Omuz silktim yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Ocağa ilerledim. "Tüplü bir ocak kullanıyorum. Bu düğmeyi çevirdiğim zaman gaz veriyor ve çakmakla ateşliyorum. Basit."

"Fırın gibi mi?" "Benziyor diyebilirim. Üzerinde yemek yapmak için kullanıyoruz."

Bakışlarım bulaşık ve çamaşır makinesine kaydı. "Onlar duymuş olabilirsin, yirmilerde icat edilmişti diye hatırlıyorum. Bu çamaşır makinesi diğeri de bulaşık. İçine yerleştirip çalıştırıyoruz. Benimkiler bayağı ölü, zamanında ev sahibi almış."

Derin bir nefes verdi. "Anladım, erişte mi yiyeceğiz? Yenilebilecek bir onlar var gibiydi." Güldüm bu dertli ifadesine. "Param kalmıştı biraz, kahvaltılık bir şeyler alabiliriz istersen." Ona yaklaştım ve kollarımı beline sarıp başımı göğsüne yasladım.

"Dışarıya çıkmaya hazır hissediyor musun?" Derin bir nefes verdi. "Çok şey değişmemiş olsa gerek." Gülümsedim, "insanlık hızlı gelişiyor sevgilim."

O sırada duydum çalan telefonumu. "Ah hemen geliyorum." Salondaki masaya bıraktığım telefonuma ulaştım ve cevapladım hızla. "Efendim Sehun?"

"Nasılsın bugün?" Diye sordu, işlerini hallederken beni aramış olmalıydı arkadan tıktırtı sesleri geliyordu. "İnanmayacaksın ama iyiyim." Diye mırıldandım içeri giren sevgilime bakarken.

O ise bana dikkatle bakıyor ve kiminle konuştuğumu anlamaya çalışıyordu. Onun zamanında da telefon vardı ama uzun kabloları ile büyük bir yapıdaydı.

"Ah çok sevindim Baekkie. Maaşımı aldım az önce, biraz para attım sana bana geri atmak yok tamam mı?" Ofladım. "Sehun gerek yok buna." O sırada bakışlarım koltukta oturan Chanyeol'a kaydı yeniden. Aslında vardı, çünkü Chanyeol benim iki katım kadar yiyen bir bünyeye sahipti ve ona yeni şeyler almamız gerekiyordu.

Beyond time/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin