Hızlı adımlarla ilerledim çadıra. Kyungsoo benim geldiğimi gördüğünde derin bir nefes verdi. "Heh Baekhyun gel, işimiz var." "Hyung ben haber vermeye geldim. General beni yanına yardımcı olarak aldı."
Durdu "tanrım, bu adam benim yardımcılarımdan ne istiyor?" Güldüm bu haline. "yanına başka bir çaylak bul bence. Benim gitmem gerek. İlk günden geç kalırsam beni çiğ çiğ yiyebilir."
Tam arkamı döndüğümde Jongin'i duydum. "Alttan al ve çok konuşma Byun. Sert biridir general." Başımı hafifçe salladım. "Tavsiyen için sağol Jongin."
Hızlı adımlarla ilerledim kampın en büyük evine. Cebimdeki anahtarı çıkartıp içeri girdiğimde derin bir nefes vermiştim.
Bileğimdeki saat gecikmediğimi söylüyordu. Yatak odasından çıkan beden ile göz göze geldiğimde hızla eğildim. "Günaydın efendim."
"Günaydın Baekhyun." Her zamankinden kalın olan uykulu sesini duyduğumda hafifçe gülümsedim. "Kahvaltı ettin mi?" Sorusu ile duraksadım. "Hayır, henüz kahvaltı hazır değil efendim."
"Kahvaltımı diğerleri ile birlikte etmem. Bir şeyler hazırlamayı biliyor musun? Bir kaç gün mutfak çadırında çalıştın ama" "kahvaltılık bir şeyler hazırlayabilirim." Diye cevapladım onu hızla.
Onun yardımcısı olursam daha az çalışırım diye düşünüyordum. Her gün yemeklerin içinde sıcaktan pişmek hiç güzel değildi.
Süzdü beni. Ardından bakışlarımız buluştu. "Tamam gel benimle." Küçük mutfağa girdiğimizde yerdeki poşetleri gördüm. "Her şey mutfaktan taze gelir. Bazen aksayabiliyor o zaman gidip senin alman gerekir."
Eğildi ve yerdeki yumurta poşetinden dört tane yumurta aldı. Bana uzattı sonrasında. "Al ve haşla bunları. Çok haşlanmış sevmem. Dakikasını dikkatli tut."
Başımı hızla salladım. Yumurtaları aldım ve gördüğüm en küçük tencerenin içine koydum. Tezgahta gördüğüm elma sirkesinden içine damlatırken haşlanmış yumurta sevdiğim için kendimi tebrik ediyordum.
Diğer poşetten aldığı salatalığı yıkayan generali gördüğümde duraksadım. Bakışlarımız buluştuğunda hafifçe gülümsedi. "İlk günün diye neler yediğimi gösteriyorum. Bir daha beni mutfakta göremezsin. İyi kap." Başımı salladım yeniden.
"Yeşillikleri yıka ve doğra. Orta boyda olsun." Hızla eğildim ve yeşilliklerden bir miktar aldım. Gerçekten sağlıklı besleniyordu.
Yeşillikleri doğradığım sırada çalan kapı ile "pirinç kaseleri gelmiş olmalı al gel." Dedi. Hızla ilerledim kapıya. Jongin tepsideki iki büyük pirinç kasesini uzattı hızla. "Teşekkür ederim." Diyerek aldım elinden.
Güldü. "Bol şans çırak." Kapıyı kapadığımda hızla döndüm mutfağa. Aklıma gelen yumurtalar ile hızla bıraktım masaya kaseleri. Yumurtaları ocaktan alırken hızla sıcak suyunu dökmüş içine soğuk su eklemiştim.
"Tabağa al ve masaya gel." Dedi yanımdan geçerken. Hızla tabağa aldım ve yanına bir tabak daha alarak döndüm arkamı.
Salondaki yemek masasına oturan generalin yanına oturduğumda dikkatle soymaya başladım yumurtaları. Bir taneyi de o almış soyarken benden hızlıydı.
Ben iki tanesini bitirdiğimde o da ikisini bitirmişti. Son soyduğu yumrutayı benim kasemin üzerine bıraktığında şaşkınlıkla baktım ona.
"Bak bakalım güzel olmuş mu?" Sorusu ile gülümsedim. "Teşekkür ederim efendim." Yumurtayı böldüm ve tam istediği gibi olduğunu görünce sevinçle gülümsedim.
Ben küçük bir parçayı ağzıma atarken sessizce izledi beni. Ardından döndüm ona. "Güzel olmuş." Diye mırıldandım. Başını hafifçe salladı ve çubuklarına aldığı salatalığı attı ağzına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyond time/Chanbaek
FanfictionBaekhyun üniversitesye girmeye çalışan sıradan bir öğrenciydi, gözlerini hiç bilmediği bir köy ve zamana açana dek. Cani olarak bilinen general Park Chanyeol ise zamanın ötesinden gelen bu çocuğa hızla tutulacak ve onu pusulası haline getirecekti. Y...