•on sekiz•

6.4K 376 265
                                    

Medya: Skapova - Boşver Be
Dinlerken gözlerim doldu, şaka mıdır buu?

.

.

.

Saat 13.45.

Yatakta dönüp duruyorum. Uykum var ve canım sıkkın. Kafamda deli sorular...

Dün gece aramızda geçen konuşmadan sonra Savaş eve girmişti. Bense yaşadığım şok ile baş başa kalmış, bir süre sonra da uyuya kalmıştım. Uyandığımda ise benim için hazırladıkları odadaydım. Hayır, uyurgezer değilim ve buraya kendim gelmediğime eminim. Hangi varlık tarafından bu odaya getirildiğim hakkında ise hiçbir fikrim yok.

Belki de bu kadar takmamam gerekiyor; fakat mantıklı bakıldığında el arabasına konulup odaya getirilme ihtimalim olmadığına göre birinin kucağında taşınmıştım. Her ne kadar  bana sorulsa el arabasını tercih edecek olsam da ikinci seçeneğin olduğu barizdi. 

Uyandırıp odaya çıkmamı söyleseler de olabilirdi tabii.

Önümüzde 8 seçenek vardı.

Suna Hanımın beni kucağına alabilecek durumda olduğunu düşünmüyordum. Savaş da  o konuşmadan sonra neden geri dönsündü ki? 

Seçeneklerimizi de 6'ya indirdiğimize göre yataktan kalkma vakti gelmişti sanırım. Gece Doruk'tan aldığım eşofmanları çıkartarak kendi kıyafetlerimi giydikten sonra hızla bana verilen odadan çıktım. Adımlarımı salona yönlendirdiğimde benim dışımda herkesin burada olduğunu fark ettim. Doğu bile buradaydı. Bir süredir yüz yüze konuşmamış olsak da her gün arayıp mesajlar atarak kendini sürekli olarak bana hatırlatmıştı.

Yanlarına vardığımda hiçbirinden ses çıkmadı. Doğu bile geldiğim anda üstüme atlamamıştı. Garip çok garip. Sanırım hâlâ dün öğrendikleri gerçeklerin etkisindeydiler. Burukça gülümseyip yanı boş kalmış tek kişi olan Ege'nin yanına oturdum. Bacaklarımı toplayarak yeterince uzaklaştım. Böyle bir durumda yanına oturduğum için laf etmez diye umuyordum. 

Dakikalar süren sessizlik Demir'in boğazını temizlemesi ve söze başlamasıyla bölünmüştü.

"Şu ana kadar ne zaman bir babanızın olduğunu hissettiniz de şimdi bu durumdasınız."

Sessizlik devam etti. Demir ise susacak gibi değildi. Onların bu üzgün hallerine dayanamıyor gibiydi.

"O herifin ne zaman babalığını gördünüz de eksikliğini çekiyorsunuz? Ben cevap vereyim; hiçbir zaman. Haftanın 5 günü evde olmayan bir adamdan bahsediyoruz. Şu ana kadar size tek bir iyiliği dokunmamış olan birinin yaptığı şeyler için daha fazla bu hâlde kalmanızı istemiyorum. Toparlanın, yarından itibaren hepinizin bu olayları unutmuş olmasını istiyorum." Ayağa kalktı salonun çıkışına doğru birkaç adım attıktan sonra duraksadı ve tekrardan bize doğru dönerek gözlerini gözlerime kenetledi.

Bismillahirrahmanirrahim.

Çek gözlerini üstümden kem gözlü hain!

"Benimle geliyorsun."

Biri şu yaratığa  emir vermeden de konuşabileceğini söyleyebilir mi?

Gelmiyorum, rica etsen belki gelirdim aşko.

Tabi ki bunu sesli söyleyecek cesarete sahip değildim. Kesinlikle ilk tartıştığımız gün karnına yumruk atarak çukur(!) açan da ben değildim. 

Aynen, cano belediye çukuru hem de.

Sen sussana iç ses.

"Ne için çağırıyorsun oğlum Layana'yı?" Suna Hanımın sorusu iç sesimle olası bir tartışmayı önlerken aynı zamanda Demir'in kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu.

LAYANA (Gerçek Aile)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin