1' | Sanırım Kaybettim. |

4.2K 200 401
                                    

huh.. yeniden günaydın mı demeliyim sizlere? emin değilim..

ağlayabilirim, mutluluktan mı üzüntüden mi bilmiyorum. ancak bu kurguyu ilk yazdığım günleri hatırlarım, bu kelimeleri ilk kez klavyeme geçirdiğim gün. kimseyi tanımazdım, kimsede beni. 23 takipçili ufak bir hesaptım, ilk bölümüm 4 okunma almıştı.

pes etmedim, yazdıkça yazdım. sonra bir reels video sayesinde kurgu patladı. herkes okumaya başladı, siz okudukça yazdım. 13 bölümde 50 bin okunma aldım, yüzlerce yorum ve oy.

13. bölümü atacağım gün, deprem oldu. yapamadık, kıyameti atlatışımızın ardından yeniden hesabıma girdiğimde, wattpad kurgumu hiçbir bildiri vermeden sildi. ikinci kez kıyametim koptu. başaramadım, geri yüklemediler.

ama pes etmedim, yeniden yazdım. sonuna kadar yazacağım, bu kurgu final olacak ve kütüphaneleri dolduracak, söz verdim kendime. ve şimdi ne demenizi istiyorum biliyor musunuz?

HOŞGELDİN HOLDİNG BREATH!!!!

hadi bakalım, okuyan okumayan herkes yanıt versin mi bu yoruma? motiveler dolsun, bomba gibi döndük biz.
____________________________________________________

Okulun ilk gününden, okulun en katı hocasının dersine geç kalmak.. bu hissi deneyimlediniz mi hiç? Jeon Jungkook karşısındaki turuncu kapıyı incelerken tam olarak bu hissi yaşıyordu. Korkusu kanına kadar işlerken gerginlikten ötürü alt dudağını çekiştirip duruyordu. Kapıyı çalarsa hiç iyi olmayacaktı, ama biraz daha burada beklerse daha da kötüsü olacaktı. Aslında lavaboya kaçmayı deneyip tenefüste sınıfa girerek en arka sıraya çömelebilirdi ancak Taehyung onu mutlaka görürdü. Sertçe yutkunduktan sonrasında ufak ellerini kapıyı çalmak amaçlı kaldırıp yumruk yaptı.

Kendisi henüz 19 yaşına yeni geçmiş bir çocuk olsa da yaşıtlarına göre fazla minyon tipli ve kibardı. Elleri ve bedeni ufacık olan Jeon Jungkook'un karşısında ki kadınları kıskandıracak derecede kalın bacakları, ince ve kıvrımlı beli, bembeyaz bir teni vardı. Okulda ona bakan istemeden de olsa dönüp tekrar bakar, insanda baş dönmesi hissi uyandırırdı. Saçları son aylarda iyice uzamıştı. Gözlerinin önüne düşen dalgalı perçemleri kızarık yanaklarını gizliyordu, ensesine kadar uzanan saçları ise ona ayrı bir tatlılık vermekteydi. Ancak bugün bu tatlılığın işe yaramayacağını o da çok iyi biliyordu.

"Jungkook?"

Duyduğu tok ve kendinden emin ses tonuyla aniden irkildi. Tüm odağı kapıda iken dalmış olmalıydı. Bedeni hızlıca arkasına dönüp karşısındaki adama baktı. Tanrım.. Taehyung her gün bu derece kusursuz olmaya ant mı içmişti?

"Hocam?"

Titreyen sesiyle konuşurken ellerini yumruk yapıp geri serbest bırakıyordu. Gözleri istemsizce adamın üzerinde gezdi. Siyah saçlarını iddialı bir şekilde arkaya doğru şekillendiren Taehyung siyah takım elbisesini giymişti. Üzerine tam oturan bu takım onu sıradan bir okul gününe göre fazla çekici kılıyordu.

Hafif topuklu ayakkabılarını, Jungkook'un yanına giderken ses çıkardığında fark etmişti çocuk. Kolundaki saat'in tiktak seslerine kadar duyan Jungkook, kendisini her an bayılacak gibi hissediyordu. Bir eli cebinde olan öğretmen diğer elinde testlet varken çocuğun tam karşısında çatık kaşlar ve ifadesiz bir yüz ile dikildi.

" 10 dakika gecikmenin sebebi nedir?"

Jungkook yanakları iyice kızarırken başını öne eğerek elleriyle oynamaya başladı. Gece boyunca çizgi film izlediğini elbette ki karşısında olan bu 30 yaşındaki adama söyleyemezdi. Bir an önce bu an bitsin diye içinden sayıklarken büyük eller cebinden ayrılıp onun çenesinde yerini buldu.

HOLDİNG BREATH © taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin