16' | Çocuğum Nerede?|

615 57 13
                                    


_________________________&___________________________

Jungkook buraya getirildiği kaçıncı gün olduğundan emin değildi, anlamamıştı da. Ancak tahmimine göre burada bir haftası dolacaktı bugün.

Ölümle savaşıyor gibiydi. Onların suyundan içmiyor, onların yemeğinden yemiyor, onların herhangi bir şeyini kullanmıyordu. Bayılacak gibi olduğunda serum takviyesi yapılıyordu gelen doktor tarafından.

O iğneden korkuyordu, her takıldığında ağlayarak başını arkaya atıp sıkı sıkıya kapatıyordu gözlerini.

#FLASHBECK#

"Emily, gözlerini artık aç. Taktılar serum'u."

Boşanma davası bitmiş, üzerinden mevsimler geçmişti. Aylar yıllara dönüşse de Bayan Emily'nin acıları dinmiyor, aksine artıyordu sürekli.

Eli yıllar olsa da karnından çekilmemişti, gözyaşları dinmemişti, yüzüğü cebinden çıkarıp atamamıştı. Ne yapacak cesareti vardı ne de isteği. Çünkü her an eşi onun yanağından öpüp çok uyuduğunu söyleyerek kaldıracak gibi hissediyordu kendince.

Bunca kötü olayın tek açıklaması onun nazarında kabus olmasıydı, öyle olmasını dua ediyordu. Öyle olmak zorundaydı, ancak her gelişme gerçeğe daha çok çekiyordu onu, kabullenmek zorunda olduğunu daha çok yüzüne vuruyordu sanki.

"Teşekkür ederim."

Boşanma sonrası tamamen salmıştı kendisini. Yemeden içmeden düşmüş, aklını dağıtmak için işe vurmuştu bedenini. Bu da onu daha da zorlamış ve kendisini kaybetmesine sebep olmuştu.

"Kendine böyle yapma."

Bay Jeon çıkan hemşireler'in ardından takılan serum'u izlerken kalın sesi ile konuştuktan sonra gözlerini kadının yorgun bedeni üzerinde gezdirdi. Bu duruma hem öfkeleniyor, hemde nedensizce kıskançlık içgüdüleri oluşuyordu duygularında.

O karşısında yatan kadın için tüm kaderleri değiştirmişti, onu seviyordu. Ancak geçen onca vakte kadar kadının hâlâ Bay Kim yüzünden bu hâlde olmasını kıskanıyordu, o öyle bir adamdı.

Kıskançlığı her şeyden önce gelirdi onun için, kimseyi kırmaktan çekinmezdi. Kıskançlığı kadar bencilliği de vardı, içten içe karşısında olan bu kadının sadece ona bakıp sadece onu düşünmesini isteyecek kadar da bencil bir adamdı, huyu buydu.

"Bay Jeon."

Duyduğu sesle kadını izlemeye daldığını fark ettiğinde hafif bir irkilme ile başını kaldırdı. Onun gözlerine bakan kadın'a bakarken merakla ve "efendim?" dermişçesine kaşlarını çattı.

"Birkaç gün izin istesem?"

Bay Jeon ona bakmaya devam ederken kadın sorduğu sorunun yanıtını beklerken biraz kızarmıştı. Elinden geldiğince hızlı davranıp bir an önce hastane masrafının karşılığını ödeyerek çıkmak istiyordu.

Bu yüzden bugüne dek patron'u ona önerse de hiçbir şekilde izin hakkını kullanmamıştı. Ama bir süre de olsa dinlenmeye ihtiyacı olduğunun farkındaydı, bu yüzden gözleri kararlıca gezdi Bay Jeon üzerinde.

"Nereye gideceksin izinde?"

Aslında bunu düşünmemişti. Çünkü o malikaneden dışarıya bir adım attıktan sonra her ne kadar özgür ve kurtulmuş hissederse hissetsin onun gidecek herhangi bir yeri de yoktu.

"Bilmiyorum."

Fısıldar tonda utanarak konuştuktan sonra Bay Jeon iç çekerek yerinden kalktı.

"O hâlde izin sürecini benimle geçir, çalışanım olmadan. Nasıl teklif?"

HOLDİNG BREATH © taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin