12. Geçmişin İzleri

1.3K 130 129
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM ARKADAŞLAR.

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.


Herkesin iki gecesi vardı. Biri zamanı, diğeri acıları gösterirdi. Bir insan kaç kez geceye uyanırdı? Bu söz, uzun zamandır ezberimdeydi. Annem öldüğünden beri kendimi biraz toparlamış olsam da üzerimde karanlık bir gecenin izleri kalmıştı. Her gün kendi geceme uyanıyordum.

O benim deniz fenerimdi, ışığım. Ama onun ışığı kaybolduğunda, karanlık ve korku üzerime çöktü. En büyük korkum onun ölmesiydi. Yanılmışım.

Kendi çağlayanımda sürüklenirken, düşeceğim şelale yaklaşıyordu. Etrafımdakilerin bana yansıttığı panik havası da gerginliğimi artırıyordu.

Düşecektim.

En kötüsü de bilinmeyenler fazlaydı. Diğer bilinmezlikleri peşinden sürüklüyordu. Sanki dile getirilmeyen gerçekler vardı ve bunlar beni her adımda boğuyordu.

Daha fazla oyalanmadan hazırlandım. Pedro bir öğrencisini göndereceği için bekletmek istemedim. Onunla aramda da Chloe gibi bir bağ vardı ve ona saygı da duyuyordum. Bu kadar sıkıntının içinde aklıma Lucas geldi. Yine yoktu. Onu aramayı en çok istediğim andı ama telefonu elime aldığım gibi bıraktım. Oysa onun yanımda olmasına ihtiyacım vardı. Lucas'ın yokluğu içimde bir boşluk yaratıyordu. İşte tam olarak bunları itiraf edemiyor, aynı zamanda görmezden gelemiyordum. Lucas'tan emin olmadıkça da içimdeki karmaşa ve ona olan ihtiyacım aynı anda büyüyordu. Giderek bu özlem ve karmaşa içinde kayboluyordum.

Telefonu çantama attım. Bir süre odada oyalandım, fakat kimse gelmedi. Saat yaklaşıyordu. Pedro'yu kızdırmamak için odadan çıktım.

Danışmanların binasına ilerlerken, tanıdık olan takip edilme hissi ortaya çıktı. Ama kalbimi huzurla dolduran kokuyla olduğum yerde kaldım. Okyanus tüm eşsizliğiyle beni kendine çağırdı.

Ayaklarım beni yönlendirirken düşünmedim bile. Çantamı fırlatıp ayakkabılarımı çıkardım. Mavi sakinleştiriyor, koku ve sesler korkularımı alıp götürüyordu.

Gözlerim kapalı, soğuk suyun ayak bileklerime vuruşunu hissettim. O an, dünya yalnızca okyanus ve benden ibaretti. Düşüncelerim zincirlerinden kurtulmuş, nihayet özgürleşmişti. Mavi dalgalar, içimdeki karanlığı yavaş yavaş temizliyordu.

"Lucia!"

Bir an irkildim, arkamı dönüp baktığımda Pedro'nun sert, gece mavisi gözleriyle karşılaştım. O bakışlar her zamanki gibi fazlasıyla soğuk, fazlasıyla buyurgandı. Ama altında bir öfke, daha derinde ise bambaşka bir şey vardı.

"Burada ne işin var?" dedi, sesi buz gibiydi.

Omuzlarım istemsizce düştü, içimdeki yorgunluk dalgalar halinde yüzüme vurdu. "Sadece... yoruldum." Sesim neredeyse bir fısıltıydı ama Pedro'nun suratında hiçbir yumuşama belirtisi yoktu.

Bana doğru adım attı ve aniden kolumdan sertçe tuttu. Parmaklarının kuvveti derime işliyordu, bu adamın bana nasıl zarar verebileceğini biliyordum. Ama asıl acıtan şey, bu sertlikteki koruma arzusuydu.

"Seni korumak için ne kadar çaba harcadığımızın farkında mısın?" dedi dişlerinin arasından. Tonu acımasızdı, tıpkı bu hayat gibi.

"Tehlikenin farkında değilsin, Lucia. Sırf burada durarak bile her şeyi mahvedebilirsin."

"Anlatmıyorsunuz ki..." diye mırıldandım, gözlerimi onunkilerden kaçırarak. Söylediklerim umutsuz bir başkaldırıştı; Pedro'yla tartışmak suya karşı koymak gibiydi, hiçbir anlamı yoktu.

Bir an sessizlik çöktü aramıza. Soğuk rüzgâr tenime değiyordu, ama Pedro'nun bakışları çok daha sertti. Sonunda, iç geçiren bir adamın sabrı tükenmişti.

"Benimle gel," dedi. Kesin bir emirdi. "Nereye?" diye sormak zorunda kaldım, sanki bunu bilmek işime yarayacakmış gibi.

Pedro yerdeki ayakkabılarımı aldı, sonra hiç beklemediğim bir anda önümde diz çöktü. Bir eliyle ayaklarımı dikkatlice temizledi. Her hareketi o kadar kontrollü, o kadar kararlıydı ki, bir an durup sadece onu izledim. Bütün bunlar gerçek dışıydı.

Ama Pedro'yu izlerken, bir şey daha fark ettim. Onun bana olan sahiplenici tavrı, öfkesi kadar derindi. Sanırım Lucas haklıydı.

Sessizce, kelimeler olmadan, Pedro'yla birlikte ormanın derinliklerine doğru yürüdük. Ağaçların arasında gizlenmiş bir eve vardık. Gözlerden uzak, yalnızca doğanın tanık olduğu bir yerdi. Evin içi de dışı kadar etkileyiciydi; taş şömine, odanın ortasında ihtişamlı bir şekilde yükseliyordu, ateşin alevleri titrek gölgeler yaratıyordu.

Pedro'nun gözleri ateşe kilitlenmişti. "Bugün sana bazı gerçekleri anlatmam gerekiyor," dedi, sesi sakindi ama içindeki fırtına duyuluyordu.

Sessizce dinledim.

"Luna ilk öğrencimdi ve... ilk aşkımdı," dedi ve bir an duraksadı. "O zamanlar gençtik. Ona karşı hissettiğim şeylerin ne kadar derin olduğunu fark edemedim. Asi, hırçın tavırları beni büyülemişti. İlk geldiğinde onu ben eğitmek istedim, danışmanlığını üstlendim. Çok yetenekliydi, hızlıca gelişti. Ama... onu koruyamadım, Lucia. Luna'yı kaybettim."

Sesi titredi, o her zamanki güçlü Pedro aniden bambaşka birine dönüşmüştü. Bu Pedro'yu tanımasam, zayıf ve kırılgan olduğunu düşünürdüm. Gözyaşlarını zor tutuyor, dudakları neredeyse acıyla titriyordu.

"O, ışığıyla herkesin dikkatini çekmişti. Onu kıskananlar vardı, arkasından planlar yapıldı. Sevgi beni kör etmişti, Lucia. Gözümün önünde bir tuzağa çekildiğini anlayamadım, fark ettiğimde ise geç kaldım."

Pedro'nun acısı, derin bir yara gibi ruhunu sarmıştı. Bu itiraf, belki de onun en zayıf anıydı. Ve bu zayıflığı gösterirken hala güçlü durmaya çalışıyordu.

"En büyük pişmanlığım Luna oldu."

Sessizlikten sonra tekrar konuştu. "İşte bu yüzden senin için korkuyorum. Seni de kaybetmekten korkuyorum, Lucia."

Sözlerinin ağırlığı altında ezildim. Elimi uzattım, parmaklarım onun elini buldu. Şimdi onu daha iyi anlıyordum. Luna'nın kaybı, Pedro'nun ruhunda hala kanayan bir yara gibiydi. Suskunluğu Luna'ydı. Ona dokunduğumda acısı bana da geçti.

"Bu yüzden mi bu kadar korktunuz?" diye fısıldadım.

"Evet," diye yanıtladı. "Tehlike yakın ve seni korumak zorundayım. Sana da zarar gelmesine izin veremem."

Bir an sessizlik oldu, nefes almayı unuttum sanki. "Ama ben onun kadar özel değilim," diye itiraz ettim, sesi titreyen bir çocuk gibi.

Pedro'nun bakışları bir an bile tereddüt etmedi. "Kendin hakkında fazlasıyla yanılıyorsun," dedi, bakışlarında kararlılık vardı. "Bu yüzden seni Luna'dan bile daha iyi eğitmeliyim."

Ona bir şey diyemedim, sadece bakakaldım. Pedro ayağa kalktı ve ciddiyetle ekledi: "İkimiz için özel izin aldım. Burada iki gün kalacağız. Ve hızla gelişmeni sağlayacağım. Şimdi başlayalım mı?"

Başımı salladım. Pedro'nun bu yoğun duygularını ve içinde taşıdığı acıyı anladıkça, onunla olan bağımın derinleştiğini hissettim. Bir kez olsun kendini gösterme cesaretine de saygı duydum. Onun deneyimi ve koruyucu tavrı, bana da yol gösterici olacaktı. Onu dinlemeye ve kendimi geliştirmeye karar verdim. O andan itibaren de Pedro yalnızca eğitmenim değil, aynı zamanda dostum olacaktı. Bu yolculuk, sadece benim değil, onun için de bir dönüşüm süreciydi.

Karanlık geçmişin izlerini silemezdik belki, ama birlikte geleceği aydınlatmayı öğrenebilirdik.

İLK AŞK (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin