3. Bölüm

172 13 13
                                    

Ağrıyan boynumu sağa sola gerdirerek uzun süredir bilgisayar ekranına bakmaktan ağrıyan gözlerimi kapatarak dinlendirdim.
Sabah erken kalkıp bugün yapmam gereken işlerin bir kısmını halletmiştim.
Dedem yüzünden bugün şirkete gitmemiştim. Onun yerine evden yapabileceklerimi yaptım. Öğleden sonra, pek sevgili dünürlerle tanışacaktık.

Biten kahve fincanımı elime alıp çalışma odamdan çıktım. Alt kattaki mutfağa doğru ilerlerken salonda oturan dedeme baktım. Adam sanki kendisi evlenecek gibi giyinip süslenmiş üç yaşında çocuk gibi şimdi de beni bekliyordu.
Onun bu haline göz devirip mutfağa ilerledim.
Elimdeki bardağı tezgaha bırakıp ilerliyordum ki seslenmesiyle durdum.
"Neden hazır değilsin hala?"
Derin bir nefes alıp kapıdan ona baktım. Kollarımı göğüsümde birleştirip tek kaşımı kaldırdım.
Keşke dün gece gitseydi.
Ne diye burda kaldıysa.

Kaçmandan korktu heralde.

"Böyle gitsem ne olacak? Ne de olsa evlendirtmeyecek misiniz?"
Dedemin ters bakışlarını fark edince küçük bir 'hıh'lama ile arkamı döndüm.
Tekrardan odama çıkıp önce banyoma ilerledim. Kısa bir duş alıp çıktım. Kıyafet dolabıma ilerledim. Ne giysem diye bakınmaya başladım. Elbise giymek istemiyordum. Sonbaharda olduğumuz için havalar soğuktu ince şeyler de giyilmezdi.
Mavi kot pantolonumu ve siyah balıkçı yaka kazağımı alıp giydim. Saçlarımı kıskaç tokayla günlük bir topuz yapıp önden çıkan perçemlerimi düzelttim. Biraz kapatıcı, ruj ve rimelle makyaj işini bitirdim. Parfümümü de sıkıp siyah botlarımı giydim. Siyah kaşe kabanım ve çantamı da alınca hazırdım. Odadan çıkmadan kol saatimi de alıp çıktım.

Hala salonda oturmakta olan dedemin yanına gittim. Bir yandan saatimi takarken konuştum.
"Hazırım, hadi çıkalım."
Yanıma gelen dedemle çıkışa doğru ilerledik.

Kapıyı arkamdan kapatıp kendi arabama doğru ilerlerken onun da arkamdan geldiğini görünce durup ona döndüm. Anlamaz bakışlarla ona baktım.
"Kendi adamlarınla gitsene. Niye peşimden geliyorsun?"
Burnunu kırıştırarak ters bir bakış attı bana.
"Güvenmiyorum sana. Başka yere gitmeyeceğin ne malum?"
Huysuz bir ses tonuyla söylediğine gözlerimi devirdim.

Bunu çok isterdim ama bitmek bilmeyen tehditlerin yüzünden bir bok yapamıyorum.

Cevap vermeden derin bir nefes verip ilerledim. Sürücü koltuğuna oturup dedemin gideceğimiz yeri söylemesini bekledim.
Söylediği yeri navigasyona girip navigasyon ablamızın yardımıyla lüks, nezih bir kafeye geldik.
"Aden."
Dedeme döndüm. Ne istiyorsun der gibi kaşlarımı kaldırıp yüzüne baktım.
"Fevri davranmak yok. Oturup iki kelam etmeden önyargılı yaklaşma. Beni onların karşısında rezil etmek gibi bir planın varsa şimdiden iptal etsen iyi olur."
Derin bir nefes alıp kafamı salladım.
Bana başka bir şans veriyormuşcasına...

Dedemle içeri girdik. Görevli yanımıza gelirken dedem konuşup halletti.
"Gel."
Seslenmesiyle etrafı incelemeyi bırakıp peşinden tin tin ilerlemeye başladım.
"Ah, işte ordalar!"
Kafasıyla işaret ettiği yere baktım. Dedem yaşlarında bir adam ve orta yaşlı bir amca vardı. Gülümseyerek bize bakıyorlardı. Duraksadım.
NE?!
Dünden beri arkadaşımın torunu dediği adam babam yaşında bir amca mıydı?!

Tamam, sonuçta anlaşmalı bir evlilik olacak. Ama bu anlaşmalı olacak diye babam yaşındaki bir adamla evlenmem gerektiği anlamına gelmiyordu!
Zaten tehdit yüzünden getirilmiştim buraya, bir tehdit yüzünden de amcanın tekiyle evlenemem!
Zaten pat diye evlenecek olmam yüzünden bir sürü dedikodu çıkacaktı bir de para avcısı olduğum için yaşlı biriyle evlendim zannedilecekti.
Kabul edemem!

O çocukları korumanın bir yolunu bulmalı ve bu evlilik saçmalığından kaçmalıydım.
Onları korumanın yolunu bulursam bu anlaşmaya da gerek kalmazdı, değil mi?

ZemheriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin