7. Bölüm

113 13 7
                                    

İnsan neydi?
Klasik felsefeye göre insan düşünen bir varlıktır.
Psikolojiye göre merak eden, araştıran, öğrenen bir varlıktır. Hem kendini hem de kendi dışındaki varlıkları anlamak için uğraşan varlıktır.

Bana göre mi?
Bana göre insan duygularını ve düşüncelerini, özellikle kötü, yanlış duygu olarak bildiğimiz kin, nefret, şehvet, sapkınlık, intikam alma arzusu gibi duyguları; bildiğimiz, gördüğümüz, duyduğumuz canlılardan daha yoğun yaşayan bir çeşit hayvandır.

Kin mi besliyor? Kargalardan daha beter olurlar. Kargalar kendilerine yapılan kötülüğü unutmazmış, insanoğlu da unutmaz. Yapılan her iyiliği unutur ama hiçbir kötülüğü unutmaz. Hani derler ya sen onu kırk gün sırtında taşırsın da bir gün yorulunca indirirsin sırtından; o da herkese beni sırtından indirdi der. Kırk gün taşıdığını söylemez. Nankördür.
Sahi nankörlük kedilere mahsustu değil mi?
Kedilere nankör diyen insan denen mahlukatla tanışmamış olsa gerek!

Şehvet; cinsel istek, tutkuydu sözde. Hayvanlardan hangisiydi bu? Onu bilmiyorum fakat insanoğlunun şehvet dediği sapkınlığın normal bir düzeyde olmadığını biliyordum. Şehvet uğruna kaç can yanmıştı kim bilir! Şehvet adı altındaki sapkınlıklarla kaç can bu dünyadan göçüp gitmişti, kimsenin umrunda değil...
Şehvet her zaman kötüdür demiyorum elbette ama sapkınlık seviyesindeki şehvet herkese zarar verir cinsten oluyor maalesef.
Gözü dönmüş varlıkların zevk uğruna bulandığı günahların haddi hesabı yok.

İntikam, nefretin kardeşi.
İntikam herhangi bir davranışı kötü yollarla cezalandırmaktır sözde değil mi? Peki bu cezalandırmaların ucu neden hep masumlara değiyor? Neden ceza uğruna ölüm gerçekleşiyor? Göze göz olan intikam artık göze karşın bir hayat oldu. Yine normalleşmiş bir durum...

Nefret... Ah o nefret! Her şeyi başlatan, her şeyin altından çıkan o illet!
Seni dinç tuttuğunu sanarken içten içe yiyip bitirdiğini fark etmezsin, çürüyüp gidersin nefret uğruna!
Sevgiyle nefret arasında bağlantı vardır derler, en çok en sevdiğinden nefret edermiş insan. Ne kadar da haklılar. İlk zamanlar anlamazdım, en sevdiğinden nasıl nefret edebilirsin? Canın ciğerin o senin sonuçta.
Ama öyle bir nefret edermişsin ki...
Sana yapmasını beklemediğin asla ummadığın anda yaptığı şeylerle seni nasıl derinden yaraladığını görünce öyle bir nefret edermişsin ki!
Bu nefret tamamiyle o kişiye bile olmuyor, yarısından çoğu kendine o nefretin. Ben böyle bir insana nasıl bu kadar bağlanmışım, nasıl bana bunları yapmasına izin vermişim...

Böyleydi insanoğlu. Güvenilmez, hilekar, sahtekar, yalancı, düzenbaz...

Peki bu kadar kötünün içinde iyi yok mu? Var, elbette var. Zaten dünya dönüyorsa onlar hatrına dönüyor.
İnsan hakkında böyle düşünceleri olan biri olarak ben de insan değil miyim? İnsanım.
Peki ben kendimi bunların arasında nereye koyuyordum?
Tam ortaya.
Kötü olamayacak kadar iyi, iyi olamayacak kadar kötüydüm.
İyide olmak için yüzüm yoktu, kötüde olmak için gururum vardı.

Dedem mi?
Dedem benim için hep kötüdeydi.
Beni yetimhaneden ilk aldığında o benim için melekti. Kurtarıcı meleğim, süper kahramanımdı.
Taa ki asıl amaçlarını öğrenene kadar.
Yaklaşık on bir yaşındaydım aslında onun şeytanın ta kendisi olduğunu öğrendiğimde.
O günden beri derim, keşke beni o lanet yetimhaneden hiç almasaydı, keşke orda geberip gitseydim.

Yetimhanede olma sebebim ise pek sevgili babacığımdı. Anneme deliler gibi aşık babam.
Annemle çok güzel bir ilişkileri varmış. İkisi de birbirini çok severmiş. Annemin ailesi pek sevmezmiş babamı, işinin ne olduğu belli değil, şirket adı altında illegal işlerle uğraşıyordur. Senin de hayatını karartır demişler. Annem dinlememiş.
Keşke dinleseymiş.
Güzel giden ilişkilerinde başarılı bir evlilikle devam etmişler. Her günleri çok güzel çok özelmiş.
İkisi de bir çocukları olsun, evlerinin neşesi artsın istiyormuş.

ZemheriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin