Ali'yle beraber büyük bir salona girdik.
Bir koltukta dün kafede gördüğüm amca bey ve onun kolunun altında sapsarı saçları ve uzaktan bile belli olan yemyeşil gözleri olan bir kadın vardı. Büyük ihtimal annesiydi.
Ali'nin annesinden çok babasına benzediği aşikardı. Dün anın şokuyla dikkat etmemiştim ama babası da yaşına göre gayet yakışıklı bir adamdı.Hayırdır dün evlenmem ben babam yaşında diye laf ediyordun şimdi beğendin mi?
Hıhı aynen çünkü ben her yakışıklı olanla evlenmek istiyorum!
Ali'nin anne ve babası telefondan bir şeylere bakıp kendi aralarında konuşuyorlardı.
Onların karşı koltuğunda birbirlerine saçma sapan bir şekilde dolanmış uzanarak telefondan oyun oynayan birbirlerinin aynısı iki kişi vardı. İkisi de kumraldı.
Tekli koltuklardan birinde yayılmış, bacaklarını kol koyma yerinden sarkıtmış telefondan birileriyle mesajlaştığını düşündüğüm sarışın bir kız oturuyordu.
Biz odaya girdikten sonra bize kapıyı açan kadın arkamızdan geldi.
"Efendim Özgür beyler geldiler."
Kadının konuşmasıyla anne hanım, baba bey ve diğerleri bize döndü. Anne hanım kocaman bir gülümsemeyle ayağa kalkıp yanımıza geldi.
"Hoşgeldiniz!"
Ben sadece baş selamı vermekle yetinmeyi düşünürken annesi kollarını kocaman açıp bana sarıldı ilk olarak.Bir annenin sarılışı... Bunu özlemiştim.
Bir an duraksasam da sarılmasına karşılık verdim.
Onun gülümsemesiyle, bulaşıcı bir hale gelmiş gibi ben de karşılık verdim.
"Hoş buldum."
Baba bey gülümseyerek yaklaştı.Adamların isimlerini öğrensen mi herkese bilmem ne bey bilmem ne hanım diyip duruyorsun.
Sana ne iç ses ben belki böyle demek istiyorum.
"Hoşgeldiniz kızım. Dün çok sohbet edemedik seninle. Bugün edebiliriz umarım. Ben Erdem, bu da eşim Ahu."
Eşini belinden tutup hafifçe kendine çekti. Ahu hanım küçük bir kıkırdamayla Erdem beye baktı.
Ne kadar büyük olursan ol sevdiğin kişiyle her zaman ergenlik zamanı gençleri gibi oluyorsun sanırım. Bu bir gerçekti ve karşımda bunun örneği duruyordu şuan.
Ya da öyle olmasalar bile şuan öyle gösteriyorlardı kendilerini.Ama yalan olduğu düşüncesi pek doğru gelmedi bu görüntü karşısında.
Gözlerinden anlaşılıyordu birbirlerini ne kadar sevdikleri. Çoluk çocuğa karışmışlardı, yaşlanmışlardı ama o sevgi ve saygı her hallerinden gözüküyordu.
Buruk bir gülümseme yerleşti yüzüme.Erdem bey tekrar bana döndü. Yanımızda ayakta durmalarına rağmen hala telefondan bir şeyler yapan ikizlere döndü ve derin bir nefes verdi. İkisinin elinden de telefonlarını tek hamlede aldı.
Bu hareketi gören sarışın kız sessizce telefonu kapatıp arka cebine koydu.
Bir yandan da Erdem bey kendisine bakıyor mu diye bakıyordu.
Bu kendisine gelecek olan hamleden önce ufak bir tedbirdi anlaşılan.
Bu haline sessizce güldüm.Telefonları elinden alınan gençler aynı anda "Ya baba kazanıyordum!" diye çıkıştı. Ardından ikisi de birbirine dönüp çatık kaşlarla bakmaya başladı.
"Nerden sen kazanıyordun oğlum! Ben kazanıyordum!"
"Hiç de bile ben kazanıyordum!"
Kendi aralarında tartışmaya başlamalarıyla Erdem bey hafifçe sesini yükseltti.
"Çocuklar!"
İkisi de aynı anda susup Erdem beye baktı. Sesini yumuşatıp, ama hala ikaz eder bir tonda, kaşlarıyla beni gösterdi.
"Misafirimiz var."Şimdi Erdem beycim misafiriz ama daha ne kadar ayakta dikilicez? Tanışma işini oturarak da halledebilirdik.
Bu konuda hak vereceğim sana iç ses.
İkizler bana dönüp sırıtarak bakmaya başladılar. Yeşil gözleri hınzırca parıldıyordu.
"Bu Onur."
"Bu Oğuz."
Birbirlerini gösterek tanıttılar kendilerini. Ama biliyorum ki beş dakika geçmeden unutacaktım hangisinin hangisi olduğunu. Onları ayırt edebilmek için bir şeyler bulmalıydım ama bunu sonraya erteledim.
Son olarak da sarışın kıza döndüm. Ela gözleri parıldayarak bana bakıyordu. Öyle bakmasına karşın sıcak bir gülümseme gönderdim ona.
"Ben de Nehir."
Adını söyleyip üstüme atkayınca bir an şaşırsam da gülerek sarılmasına karşılık verdim.
"Memnun oldum hepinizle tanıştığıma, Aden ben de."
Ali, Nehir'i benden ayırdı.
"Anne yetmez mi ayakta dikildiğimiz? Masaya geçelim artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemheri
Teen FictionKar kış, kıyamet. Her yer soğuk. Kar fırtınası devam ederken az ileride küçük bir ışık kaynağı dikkatimi çekti. Yavaşça ona doğru adım atmaya başladım. Ben ona yaklaştıkça ben küçülüyordum o ise büyüyordu. Her yer soğuk ve karlıyken onun olduğu yer...