Bir süre sessizce yatmaya devam ettim koltukta. Birçok şey düşünüyor ama aynı zamanda da hiçbir şey düşünemiyordum.
Yaşananları mı düşüneyim, içine bir anda düştüğüm durumları mı düşüneyim, Ali'yi mi düşüneyim, hislerimi mi düşüneyim...
Hiçbir fikrim yok...Ne kadar sürede orda öylece yattım bilmiyorum saat beşe gelirken yattığım yerden kalktım. Birkaç saat öncesinde yanıma gelip televizyondan hint dizileri izleyerek fasulye ayıklayan Neriman teyzeye döndüm.
"Ben hazırlanıp çıkacağım tontonum. Sen de bekleme git istersen evine. Yorulma burda."
"Özgür bey evde olmayacak mı? Onu bekleseydim?"
Burnumu kırıştırdım.
"Boşver sen onu. Evin ağası aşağı inmeye bile zahmet etmiyor. Hem akşama davet varmış oraya gideceğiz ikimiz de."
Anladım anlamında kafasını salladı.Başka bir şey konuşmazken üst kata çıktım.
Ali'nin çalışma odasının kapısı biraz açıktı. Sanırım o da içerideydi ki sesi geliyordu. Gözükmeyeceğimden emin olduğum ve içeriyi rahat görebileceğim bir şekilde içeriyi dinlemeye başladım.
Her seferinde içeride Ali'nin bulunduğu kapıları dinler oldum. Yakalanmazdım umarım."Evet bugün akşamki davete gideceğiz."
"..."
"Büyük ihtimal."
Karşı tarafı dinlemeye devam ederken masada durduğunu şimdi fark ettiğim siyah bir maskeyi eline alıp göz hizasına kadar kaldırdı. Balolarda takılan yarım maskelerdendi. Arkadan bağlayabilmek için iki yanından ip sarkıyordu.
Dikkatle ve gözlerinde bir yoğunlukla inceliyordu maskeyi.
"Bu işi artık halletmem gerekiyor."
"..."
Elindeki maskeyi derin bir nefes vererek masaya bıraktı.
"Biliyorum. Ama yine de bitmesi gerekiyor. Kurtulmalıyım bundan."Neyin bitmesinden bahsediyordu?
Neyden kurtulacak?
O maske de ne?Karşı tarafı bir süre daha dinledikten sonra sinirle konuşarak telefonu kapattı. Tabiri caizse telefonu masaya attı. Ama öyle bi dengesizlikle atmıştı ki masada duran kocaman kupa bardak üzerine döküldü.
"Siktir!"
Oturduğu yerden aniden kalktı. Bu haline gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.Oh olsun sana! Çakma ağa
Ağzının içinde söylenerek üzerindeki tişörtü tek hamlede çıkarttı.
Vıhey gözler bayram ediyo heralde
Ne alakası var canım aa!
Arkasını döndüğü sırada ensesinin biraz altında başlayan çok da büyük olmayan bir kılıç dövmesiyle göz göze geldim.
Ne kadar da çok dövmesi vardı. Acaba anlamları neydi?Kapıya doğru yöneldiğini fark edince olduğum yerden hızla ayrılıp odama kaçtım.
Kapıyı arkamdan kapatıp bir süre bekledim.
Kapının arkasından ayrılıp dolaba ilerledim. Bir pantolon ve sweat alıp giydim. Çantamı alıp gerekli eşyaları doldurdum. Omzuma asıp odadan çıktım.
Merdivenlerin başına gelmişken Ali de odasından çıktı. Üzerini değiştirmişti.
Üzerimdekilere kısaca göz atıp bir şey söylemeden çalışma odasına girdi tekrardan. Onun bu haline gözümü devirip indim.
Bıraktığım yerde oturmaya devam eden Neriman teyzeye kapıdan seslendim.
"Ben çıkıyorum."
"Dikkat et kızım."
Kafamı sallayıp evden çıktım.Birkaç gün önce Ali'nin şirketten getirdiği arabama ilerledim. Canım arabam, nasıl da özledim seni kullanmayı!
Arabama binip direksiyonu sevdim yavaşça.
"Nasıl da özledim seni! Sen de özledin mi beni?"
Kendi kendime arabayla konuşarak yola koyuldum. Evime gelince arabayı park edip eve girdim.Canım evim, seni de çok özledim.
Ne çok derdimi çektin, ne hallerimi gördün.
Şu duvarlar her halimi görmüştü herhalde.
Ağladığımı, güldüğümü, sinir krizi geçirdiğimi, mutluluğumu, kendimi öldürmek isteyişimi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemheri
Teen FictionKar kış, kıyamet. Her yer soğuk. Kar fırtınası devam ederken az ileride küçük bir ışık kaynağı dikkatimi çekti. Yavaşça ona doğru adım atmaya başladım. Ben ona yaklaştıkça ben küçülüyordum o ise büyüyordu. Her yer soğuk ve karlıyken onun olduğu yer...