8. Bölüm

122 13 33
                                        

Korku insanı temelde uyanık tutan şeydi.
Korku anında beynin soruna bir çözüm bulmaya çalışır seni korku durumundan kurtarmaya çalışırdı.
Peki benim beynim neden bana herhangi bir çözüm sunmuyor eror vermiş bir şekilde boşlukta süzülen patates tanesi gibi amaçsız ve anlamsızca duruyordu?

"Evet patron hanım, tanışalım bakalım. Ben Tuncay, Tuncay Kasapoğlu."
Odama pat diye dalan mafya babası tipli adam masamın hemen önündeki sandalyede oturuyor diğer dört adamı da arkasında ayakta dikiliyordu. Adamlarda gözlerimi gezdirdiğimde hepsinin ciddi bir ifadeyle dümdüz karşıya baktığını, göz ucuyla bile benden tarafa dönmediğini söyleyebilirdim.
Tuncay beyin yerine oturmasıyla kapıda endişeli gözlerle bizi izleyen Ceren'den kahve istemiştik. İkimizin önünde de dumanı tüten, odayı mis gibi kokusuyla dolduran Türk kahvelerimiz vardı. Normalde kokusuyla kendimden geçen ben şuan tepki bile veremiyordum resmen.

"Aden Avcı ben de."
Masaya doğru biraz eğildim. Ellerimi masanın üzerinde birleştirdim. Tuncay beyin aksine biraz daha ciddi bir yüz ifadesiyle
"Evet o zaman Tuncay bey, bu ziyaretinizi neye borçluyuz?" dedim.
İlk başta 'ciddi misin' der gibi bir bakış attı. Ardından küçük bir 'hıh' lama çıktı ağzından. Kahvesinden yavaşça bir yudum alıp tekrar önündeki masaya bıraktı.

Bilerek mi aheste aheste hareket ediyor bu adam? Yeter amuca derdini söyle!

Arkasına yaslanıp ellerini birbirine kenetledi.
"Şirketime bir bakayım dedim patron."
Ellerini iki yana açıp şaşkın bir ifade kondurdu yüzüne.
"Nasılmış, ne durumdaymış, sen merak etmez miydin?"
Şirketim mi?
"Şirketim... Derken?"
Boğazıma bir yumru oturmuştu.
"Şirketim, Aden hanım."
Yüzü ciddileşmişti.
"Hasan Avcı'nın ku-"
Cümlesini bitiremeden kapı çaldı.

Bugün de gelen gelene kızım bu ne!

Ben de aynı şeyi sorguluyorum şuan.
İçeri Ceren girdi yine.
"Şey Aden hanım, bu sefer de sevgiliniz geldi."
"Benim sevgilim yo-"
Ceren'in arkasından odaya giren Ali'yle dudaklarımı birbirine bastırdım.
Ah doğru, benim sevgilim vardı.
Boş baktığını umduğum gözlerle ona bakıyordum.
Tuncay beye baş selamı verip bana döndü.
"Elif yan taraftaki toplantı odasına gel. Seninle bir şey konuşmalıyız."

Sinirle gülümsedim.
"Misafirim var Ali."
Sıkıntılı bir nefes verdi.
"Toplantı odası. Hemen."
Bir şey söylememi beklemeden odadan çıktı.
Ya sabır.
Tuncay beye döndüm.
"İzninizle,"
Oturduğum yerden kalktım.
"derdi neymiş bir öğrenelim."
Ağzımın içinde mırıldanarak odadan çıkıp toplantı odasına ilerledim.
Odaya girdiğimde Ali bir sandalyeye iri cüssesinin heybetini daha da belli eden bir şekilde oturmuştu. İçeri giren bana döndü. Bakışları direkt gözlerimi buldu.
Karşısına geçip kollarımı göğsümde bağladım.
"Dinliyorum."
Bir süre sessizce gözlerime baktı. Sağ eli masanın üstündeydi. Eliyle masada ritmik sesler çıkartıyordu. Gözlerimde bir şey arıyor gibi sadece gözlerime bakıyor ağzını açıp tek kelime etmiyordu.
İlk karşılaşmamızdan beri böyleydi, konuşmuyordu. Ya da bir şeyler arıyordu.

Sanki konuşmak için çok bir araya geldiniz.

Orası öyleydi ama asla çaba sarf ettiğini de görmedim. Ben en azından çaba sarf ettim konuşmak için.

Kızım senin çenen kapanmıyor ki!

Of iç ses! Bir kez de beni desteklesen şaşarım!

Beklentiyle ona bakarken hala bir şey söylemiyordu. Oflayarak bağladığım kollarımı çözdüm. Ağırlığımı bir ayağımdan öbürüne verdim. Bıkkınlıkla ona baktım.
"Bir şey söyleyecek misin yoksa böyle bakmak için mi çağırdın beni?"
Yandan bir gülümsemeyle kafasını sağa çevirdi. Oturduğu yerde dikleşip tekrar bana baktı.
"Neden çok mu etkilendin bakmamdan?"
Ciddi misin bakışı attım önce, ardından gözlerimi devirdim. Karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum. Bacak bacak üstüne atıp ellerimi karnımın üstünde birleştirdim.
"Yaa ne demezsin! O kadar etkilendim ki eriyip gideceğim şimdi!"
"Onu biliyoruz, etkilendin sen benden."
"Ne etkilenicem senden be! Senden yüz tane yine bulurum ben!"

ZemheriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin