11

555 25 154
                                    

İyi okumalarr💞

Nihayet askeriyeye gelebilmiştim. Girişteki kontrol noktasından geçip meramımı askerlere anlattığımda, nizamiyede beklememi söylediler. Tam öğle arasında gelmeyi uygun görmüştüm, mesai saati içinde gelip de insanları işlerinden alıkoymak istememiştim.

Bahçedeki banklardan birine oturduğumda, boyunluğumu iyice yüzüme çektim. Gelen geçen askerler bana tip tip baksa da, aldırmadım.

Soğuktu ama.

Güneşli ama soğuk olandan.

"Hoşgeldin kız!" Yanımda beliren Hifa, aniden carlayınca, korkup başparmağımı dişime götürüp başımı hafifçe geriye ittim. "Ay hoşbuldum hoşbuldum."

Sanki birbirimizi hiç görmemiş gibi sarılırken, sonrasında ayrılıp çantamın tek kolunu indirip içinden cüzdanını verdim. "Al bakalım emaneti."

Cüzdanını alıp cebine koyarken, gülümseyerek baktım ona. Üniformasıyla, başındaki bordo beresiyle ayrı bir asil, ayrı bir güzeldi.

"Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun?"

"Üniforman, beren... Mükemmelsiniz de ondan."

"Yaa," derken gözlerini bir türlü gözlerime sabitleyemedi. Utanmıştı. "Ay neyse, ben çay alıp geleyim ikimize de."

"Gerek yok ben de gidiyordum şi-"

"Sen buraya kadar geleceksin, ben de bir şey ısmarlamadan yollayacağım seni? Hayatta olmaz. Bekle sen, geliyorum 10 dakikaya."

"Tamam." dedim en nihayetinde. Kalktığım banka geri oturup etrafı izlemeye başladım. Hifa da hızlı adımlarla binaya girdi yeniden.

"Abla! Günseli abla!"

Birinin adımı seslenmesiyle, o yöne döndüm. Bir çift mavi göz ile karşılaşmayı beklemiyordum.

"Aras!" dedim ben de aynı şaşkınlıkla. Büyük adımlarla yanıma gelip bana sarıldı Aras. Aras, beni büyüten Hasan amca ve Halime teyzenin biricik oğluydu. Çocukluğumuz beraber geçmişti.

"Ne yapıyorsun ya? Nasılsın?"

"Ben iyiyim, asıl sen nasılsın?"

"Ben de çok şükür. Hayırdır? Hangi rüzgar attı seni buralara?"

"Ankara'daki özel kuvvetler kursunu birincilikle bitirdim, dedim annemlerin yanına geleyim. Pençe timinin de namını duymuştum. Zor oldu ama, sonunda hayal ettiğim yerdeyim."

"Aferin!" Sevinçle omzunu patpatladığımda, o da güldü. Bir dakika, pençe timi mi demişti o?

Hani Cengiz'in, Selim'in, Ali yüzbaşının olduğu tim?

"Bir saniye," derken düşünüyordum. "Ali yüzbaşının timinde misin? Yüzbaşı Ali Banazlı."

"Evet evet!" diye mırıldandı heyecanla. Helal olsundu valla. Hadi, Ali yüzbaşıyı, Selim'i geçtim; Cengiz başlı başına bir faciaydı resmen.

Ne oldu? Neyini gördün gül gibi çocuğun?

Aman, bir şeyi de merak etme.

"Benim gitmem gerek abla, görüşürüz inşAllah."

"İnşAllah." Bir kez daha sarıldığımızda, Aras gülümseyip arkasını dönerek ilerlemeye başladı. Bu Hifa nerede kalmıştı? Çay getirmeye Rize'deki tarlalara falan mı gitmişti? Aklımda bu düşünceler varken, bir kedi mırıltısı ulaştı kulaklarıma. Emin olmak için sese dikkat kesildiğimde, bu sesin bir kediden geldiğini net olarak anlamıştım. Gelen sese yaklaşırken, ağacın altında uzanmış, inim inim inleyen bir kedi çarptı gözüme.

Gökyüzüm SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin