16. Bölüm

2.9K 194 4
                                    

Keyifli okumalar!

***


Genç adam yolda ilerlerken kenarda gördüğü seyyar satıcıyla arabasını durdurmuştu. Yüzünde oluşan gülümsemeyle ikizlerine kağıt helva alırken aklına Dilay'ın da gelmesiyle ona da almıştı. Küçükken sevdiğini hatırlıyordu. Sonra vazgeçerek adamın elinde çok fazla kalmadığı için tüm helvaları alıp arabasına binmişti. Poşeti yan koltuğa bırakarak yeniden yola koyulan Selim oldukça neşeliydi. Eğer Dilay bir şey söylemezse akşam ikizleri yeniden yanına alacaktı. Düşüncelerine gülen genç adam çocuklarıyla uyuyabilmek için annelerinden izin alması gerektiğini düşündüğüne inanamıyordu.

Kısa süren yolda arabasını çiftliğe doğru sürerken sürekli etrafına bakınıyordu. Doğup büyüdüğü topraklar onu geri çağırıyordu. Uzun süredir aklında olan dönüşü hızlandırmayı aklına koyarak derin bir nefes aldı. Arabasını ana yoldan ayırarak çiftlik yoluna sokarken arazinin yeniden yeşermesine gülümsedi. Çift taraflı ağaçların sıralı olduğu yolda ilerlerken telefonu çalınca arabanın tutacında olan telefonun ekranına baktı. Arayanı görünce sıkıntıyla nefesi dışarıya vermişti.

"Elmas, neredesin?"

"Sana da merhaba kocacığım, istediğin gibi İstanbul'dayım," dedi. Selim kısa bir süre duraksadıktan sonra "Emin misin?" diye sormuştu.

"O ne demek? Sana yalan mı söyleyeceğim?" Elmas'ın ani çıkışıyla genç adam kısa bir süre sustu.

"Neyse, kendine dikkat et. Yakında bende geleceğim," dedi. Kısa süren konuşmayla telefon kapandığında çiftliğin önüne gelmişti. Arabayı park ederek yan tarafında ki poşeti alıp arabasından inmişti.

Kapıdan içeriye girerken kolunda ki saate baktı. Henüz saat öğlen birdi. İkizlerin sesini duymayı beklerken sessizlikle karşılaşınca kaşları çatılmıştı. Dilay acaba çocukları götürmüş müydü?

"Emine abla," diye seslendiğinde mutfaktan çıkan kadına sormuştu.

"Çocuklar gitti mi?"

"Yok oğlum, odalarında uyuyorlar." Selim kadının sözleri ile hızla merdivenlere yöneldi. Çocuklarının gitmediğini duymak adamı rahatlatmıştı. Teras dairenin kapısına geldiğinde yavaş bir şekilde dairenin kapısını açıp içeriye girmişti. Salona baktığında masada çalışan kadını görünce duraksamıştı. Salon kapısına tıklayarak kendisini belli etti.

Dilay çocuklar uyuyunca evden işlerini halletmeye karar vererek bilgisayarının başına oturmuştu. Çocukları her gün saat on ikide öğlen uykusuna yatırıyordu. İkizler için bu uykunun faydasını biliyordu. Birkaç saatlik çalışmadan sonra kapısının tıklatılmasıyla başını kaldırıp salon kapısında kendisine bakan adamı görmüştü.

"Kusura bakma, rahatsız etmek istememiştim ama çocukları görmek istedim."

"Çocuklar uyuyor," derken genç kadın bilgisayar ekranındaki saate bakmıştı.

"Onları görebilir miyim?" Dilay derin bir nefes alarak bilgisayarının ekranını aşağıya indirmişti. Genç adam dikkatle onu izlerken Dilay yerinden kalkarak küçük mutfağına dönmüştü.

"Kahve içer misin? Çocuklar bir saat içinde uyanır." Selim elindeki poşeti koltuğa bırakırken, "Sen kahveyi hazırlarken ben çocuklara bakayım," dedi. Adam salondan çıkarken Dilay ona seslenmişti.

"Çocuklar benim odamda uyuyor," dediğinde Selim başını sallayarak Dilay'ın odasına doğru ilerlemişti. Yavaş bir şekilde odanın kapısını aralarken perdeleri kapalı olan oda oldukça loştu. Bakışlarını yatağa çevirdiğinde gördüğü manzarayla şaşırmıştı. İkizler yatakta daha önce gördüğü küçük kıza sarılarak uyuyordu. Sessiz olmaya çalışarak odadan çıkacağı sırada kenarda duran tekerlekli sandalyeyi görünce aklına Engin'in sözleri gelmişti. 'küçük kızı annesinin merdivenlerden ittiği' sözlerini hatırlayınca genç adam ürpermişti. Üzgün bir şekilde odadan çıkarak salona geçmişti. Dilay salonda değildi ve teras kapısının açık olduğunu görünce o tarafa doğru ilerledi. Teresa çıktığında genç kadının masaya oturmuş kahvesini yudumladığını görmüştü.

DİLAY HANIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin