Name, Haydar'ın odasında masanın karşısında bulunan koltukta oturmuş karşıyı izliyordu. Haydar da elinde bir kalemi çeviriyordu. Karşıya bakıyordu o da.
Sahi, ne kadardır böyleydiler?
Yarım saat olmuştu. Name, sessiz sessiz gözyaşlarını akıtıyordu. Dümdüz bir yüz ifadesi vardı. Gözyaşı akmasa robot gibiydi.
"Neden yanıma gelmedin?" diye sordu Name. İşte o an Haydar, kadının ağladığını anladı. Çevirdiği kalemi durdurdu. Karşıya bakarken Name devam etti.
"Eğer yanıma gelseydin ben onunla gitmezdim. Bir adım attığını görseydim ben kendim kalkar senin yanına gelirdim. Ben senin sözlünüm Haydar, onun değil. Benim yanımda sen olmalıydın, o değil."
"O yüzden mi seni öpmesine izin verdin?"
"Sen böyle devam et," deyip ayağa kalktı. Parmağındaki yüzüğü çıkarıp masaya koydu. "Bana bir adım gelirsen ben sana koşa koşa gelirim. Senden beni öpmeni, bana bakmanı istemiyorum. Sadece bir adım istiyorum. O adımı görmeden de yüzüğü takmam. Hoş, senin adım atacağını da hiç sanmıyorum."
Name, sert adımlarla odadan çıktı. Karakoldan çıktığında durağı elbette eviydi. Evde duş alıp pastanesine gidecekti. Neler yapabileceğine bakacaktı. O Name Öztürk'dü, vazgeçemezdi, vazgeçmemeliydi.
Eve gittiğinde annesi ne olduğunu sormuştu. Ona kısaca açıklama yapıp duşa attı kendini. Bir saat sonunda evinden çıkmıştı. Pastaneye gittiğinde yanan yerlere baktı. En azından etraftaki binalara sıçramadan ve çok büyümeden söndürülmüştü. Şu an buna seviniyordu.
Bir mimar usta artık ne gerekiyorsa bulmalı ve eskisinden de güzel yapmalıydı. Ama o kadar maddi imkanı yoktu. Kendisine bir ortak bulmalıydı. Pastanenin içinde dolaşırken kapıdan birinin ismini seslenmesiyle oraya döndü. Kerime kendisine bakıyordu.
"Kerime."
"Kuzu, ne oldu buraya?"
"Gel gel, neler olmadı ki?" dedi ve olan biteni anlattı. Kerime her duyduğuyla daha da şaşırıyordu.
"Neden bize söylemedin aşkım ya? Biz ne güne duruyoruz. Doğan ile hallederdik."
"Yok ya, zaten polise de gitmiştim ama bak," deyip iki elini açtı. "Yine durum aynı. Ben nasıl toplayacağıma bakayım en iyisi."
"Bacım, senin tüm her şeyini buraya yatırmadın mı?"
"Öyle yaptım. Artık kredi falan çekeceğim herhalde."
"Bence hiç o toplara girme. Yeni ortağın hazır sonuçta."
"Kim?"
"Ben tabiki!" diye adeta şakıdı Kerime. Name Nur, donuk bakışlarını yollarken Kerime elini şıklattı. "Huhu, kızım kaçıncı frekansa kaydın?"
"Sen ciddi misin?"
"Evet."
"Ama olmaz ya. Ben çok bir şey yapamam şimdi."
"Dayak yiyeceksin he! Kızım borç al o zaman. Sonra ödersin. Ben de kafeyi tamamen sana veririm."
"O olabilir."
"İyi, anlaştık o zaman ortak." dedi ve elini uzattı. Name Nur, uzatılan eli tutup sıktı. Gülerken "Hadi bir ne yapacağımızı çıkaralım o zaman." dedi. Kollarını sıvayıp "Yanmayan ne var bir bakalım." dedi.
İki genç kadın, pastanenin kaba pisliğini alırken daimi müşterileri olan öğrenciler de gelmişti. Tabi pastanenin yandığını görünce çok üzülmüşlerdi. Yeni açılan pastane niye yanardı ki?
Birkaç öğrenci aldığı kitapları geri vereceklerini hatta kendi kütüphanelerinden de vereceklerini söylemişti. Bazıları ise yeni kitap alacaklarını söylemişti. Böylece o çok sevilen kütüphane kısmı eskisinden daha büyük olarak tamamlanacaktı. Kerime, nişanlısı Doğan'dan da destek alarak boya, cam, kapı, mutfak gibi şeyleri halledeceklerdi. Name Nur, bu kadar yardım içinde babasından da yardım isteyecekti. Sonuç olarak tek çocuktu. Mutlaka yardım etmesi lazımdı.
Akşama doğru evine giderken karşısına Hilal çıktı. "Selamünaleyküm." dediğinde şaşkınca kıza baktı.
"Aleykümselam."
"Yüzüğü neden çıkardın Name?"
"Sana hesap mı vereceğim? Git abine sor!"
"Abim söyleseydi senin yanına gelmezdim."
"Beni ilgilendirmez."
Name, hızlı hızlı yoluna devam etti. İlk önce pastanesini halletmeliydi. Tabi bu sırada Haydar ona bir adım atmazsa. Name diyeceğini demişti. Bir adım görse yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oğuzun Namesi #F#
Short Story*Kitap Kapağı *-* @Rahimemine *Kafa dağıtmak için yazıyorum..! *Wattpadde 'Oğuzun Namesi' adlı ilk kurgudur. "NAME." Dışarıdan gelen sesle bağırmak istedi. Kim olduğunu çıkaramamıştı ama önemli de değildi. Camdan dışarı bakmaya çalışıyordu ama yan...