Name, pastanesini kapatıp evine doğru yürümeye başladı. Havanın güzel olduğunu fark edince yürümek istemişti. Evine geldiğinde kendini yatağa attı.
Haydar ile evleneli iki ay olmuştu. Çok da mutlulardı. Hâlâ cicim aylarıydı her ikisine göre de. Name üstünü değiştirdi. Altına bir eşofman üstüne de Haydar'ın tişörtlerinden birini giydi. Seviyordu eşinin kıyafetlerini giymeyi.
Öğlen Haydar canının içli köfte çektiğini söylemişti. Bu yüzden de içli köfte yapacaktı eşine. Mutfağa geçip köftenin hamurunu ve içini hazırladı. Köfteleri de hazırlayıp dolaba koydu. Sadece haşlaması kalmıştı. Apartmanda oldukları için ızgara yapamıyorlardı. Başka zamana diye düşündü.
Name saatin ilerlediğini fark ettiğinde telefonunu aldı eline. Haydar'dan ne mesaj ne arama vardı. Kendisi aradı ama ulaşamadı. Telefon çalmıyordu bile. Görevdedir, diye düşündü ve yatak odasına geçti. Telefonu elinde sallayarak yatağa oturdu. Daha önce böyle bir şey başına gelmemişti. Haydar'ı merak ediyordu.
Telefonu çaldığında irkildi, kendini toplayıp ekrana baktı. Ufuk... Haydar'ın iş arkadaşıydı ama araları çok iyiydi.
"Alo?" diyerek açtı telefonu.
"Yenge." der demez durdu Ufuk. Sesi kötü geliyordu, Name korkuyla "Bir şey mi oldu Ufuk?" diye sordu.
"Yenge," dedi Ufuk. Ağlıyordu. "Haydar görevde yaralandı ve... "
Derin derin nefesler aldığında Name'nin gözleri doldu bile. Korkuyordu.
"Başımız sağolsun yenge."
Name bir şey demedi. Ufuk, doğruları mı söylüyordu? Böyle bir şeyin de şakası olmazdı ki.
"Hayır," dedi Name. "Olmaz. Olamaz." Telefon elinden kaydığında gözlerinden yaş aktı. "Haydar beni bırakamaz."
***
20 Yıl Sonra
"Polis Meslek Yüksekokulu birincisi Alparslan Oğuz."
Name, oğlu Alparslan'ın kürsüye çıkmasıyla gururla baktı. Haydar'ın şehadet haberinden sonra hamile olduğunu öğrenmişti. Öğrendiği gibi de kendini Haydar'ın mezarının yanında buldu. Orada ağlaya ağlaya kurdukları hayalleri hatırlamıştı.
Bir oğlu olacağını öğrendiğinde aklına Haydar'ın hayali gelmişti. Alparslan ismini çok sevdiğini söylemişti ve bir oğulları olursa Alparslan koymak istiyordu. Name Nur, Haydar'ın bı hayalini gerçekleştirmişti. Haydar da olsun, oğluyla gurur duysun isterdi ama yoktu. Üzülse de eşiyle gurur duyuyordu.
Oğlu da babasının izinden gitmiş ve Özel Harekat Polisi olmuştu.
Alparslan'ı izlerken onun da kendisini aradığını gördü. Göz göze geldiklerinde Alparslan kaşlarını çattı. Annesini gözü yaşlı görmeyi istemiyordu.
Kendisini tek başına büyütmüştü. Bir kez olsun başka birini istememişti ve babasını sürekli anlatmıştı. Babasız büyümüş olsa da huyunu yüzünü nerede ne söylediği ezberindeydi. Babasının vatana olan aşkını hayranlıkla dinliyordu. Kendisi de babası ve annesi gibi vatana aşıktı.
Kepini arkadaşlarıyla birlikte attıktan sonra annesinin yanına gitti. Elini öpüp sarıldı. Annesinin eşarbının üstünden öpüp "Yakışmış mı üniforma?" diye sordu.
"Baban kadar olmasa da olmuş."
Alparslan kahkaha atıp "Koca Oğuz'u kim geçebilir anne?" dedi. Name de gülümsedi. Oğuz'u gibisi dünyaya bir kere gelirdi. O da kendisine nasip olmuştu. Name Nur'a hem bir evlat vermiş hem de imanını tamamlamıştı.
Mezuniyet töreninden sonra Haydar'ın şehitliğine geldiler. Alparslan üniformasıyla mezarın başında gülümsedi. Gururlu gülümseme Name Nur'un yüzünde de vardı.
"Bak baba, okulumu birincilikle tamamladım. Artık Özel Harekat Polisiyim."
Name Nur oğluna bakıp başını mezar taşındaki yazıya çevirdi. Mezarın kenarına oturup toprağı okşadı. İçinden 'Teşekkür ederim, bana böyle bir oğul verdiğin için.' dedi.
"Merak etme baba, Oğuz'un Namesi ve vatan toprağı bana emanet."
***
Küçük Oğuz'um... Alparslan'ım... 🥺
İyi ki varsınız.
❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oğuzun Namesi #F#
Short Story*Kitap Kapağı *-* @Rahimemine *Kafa dağıtmak için yazıyorum..! *Wattpadde 'Oğuzun Namesi' adlı ilk kurgudur. "NAME." Dışarıdan gelen sesle bağırmak istedi. Kim olduğunu çıkaramamıştı ama önemli de değildi. Camdan dışarı bakmaya çalışıyordu ama yan...