Koşuyordu.
Sadece koşuyordu.
Etrafında muazzam güzellikte ağaçlar ve bitkiler vardı. Onlardan gelen buram buram kokuyu hissedebiliyordu. Kalbi boğazına kadar yükselen bir hisle çarpıyordu. Elleri, elleri ise yanıyordu ama bu yanma acı verici değildi. Sanki tüm gücü avuçlarında topluyormuş gibiydi.
Sadece birkaç saniyeliğine soluklanmak için durdu içinden bir ses arkasını dönmesini söylüyordu.
Döndü.
Anlayamadı.
Aralarında gördüğü en görkemli ağaç buydu ve tabi önünde sarı bir hale ile çevrelenmiş sarışın bir kadın onu izliyordu.
Kadını bir insan olarak kavramak çok zordu. Öldürücü bir güzelliği vardı. Sapsarı saçları bukleler halinde omuzlarından beline kadar akıyordu. Gözleri ise bir okyanus kadar maviydi. Mavilerindeki olgun bakışlar ile onu izliyordu. Yüzünde değişik sembollerle yapılmış bir makyaj vardı ya da belki dövmeydi bunlar, bilemiyordu. Burnunun ucunda ona hiçte yabancı durmayan altın rengi bir piercing vardı. Perimsi güzelliğini tamamlıyordu sanki.
Bedeni etki altındaymışçasına kadının yanına sürüklendi. Şimdi kadından iki basamak aşağıda duruyordu. Yüzüne bakma ve inceleme gafletinde bulundu.
Tekrar yüzünün güzelliği karşısında resmen eridiğini, sıvılaştığını hissetti.
O kadar güzeldi ki.
Melissa'nın her şeyiyle tam tersiydi.
Melissa oldukça uzun boyluydu ama bu kadın 1.60 ya var ya yoktu. Melissa ayrıca kumral bir kadındı, karşısında ise sarışın bir tanrıça duruyordu. Her şeyleriyle birbirlerinden apayrıydılar.
Düşüncelerden kurtulup kadınla göz göze geldi. Dudaklarında oyuncu bir gülümseme vardı.
Kadını incelemeyi bırakıp suratına baktığında ona bir şey söylediğini fark etti. Ses saniyeler sonra ulaştığında bile su altından gelirmişçesine boğuk boğuk geliyordu.
"Gözlerini açık tut."
Genç kız anlamlandıramadı. "Ne?"
"Herkes izliyor. Gözlerini açık tut."
"Anlamıyorum."
Kadın ellerini çırptı, her yer sarı polenlerle kaplanmış gibi parlıyordu, büyülenmişçesine etrafına bakarken bir anda her şey tepetaklak olmaya başladı. Sarsılıyordu. Suyun altından çıkarmışçasına yüreğindeki ağırlık ile gözlerini büyük buhrandan açtı.
Uyuyakalmıştı.
Bunun rüya olmasının bilincinde olarak avuçlarına baktı. Küçük bir gülümseme belirdi dudaklarında. Kadın sanki ruhuna büyü yapmıştı, sihir ne deseler anlatamazdı ama biliyordu işte. Bu bir tanrıçayla konuşmak gibi hissettirmişti. Ellerinde sarı polenleri hissedebiliyordu, çok çılgınca bir düşünceydi, bunu da biliyordu.
Terden hafif ıslanmış saçlarını geriye doğru iktirip küçük bir kahkaha ile yüzünü kapattı. Uzun zamandır gördüğü en güzel rüyaydı. Saçma kelimelerle yoğrulmuş bir rüyanın sihirli versiyonu gibiydi.
Kafasını bu saçma histen kurtulmak istercesine silkeledi ve kıvrıldığı geniş koltuktan kalktı.
*
Our secret moments in your crowded room
They've got no idea about me and you
There is an indentation in the shape of you
Made your mark on me, a golden tattoo
Favori şarkım başladığında odanın içinde fırçalarımı bulmak için dolanıyordum. Hala dün gördüğüm rüyanın etkisindeydim ve bunu tabloya dökmek için parmaklarım sabırsızlanıyordu.
Tablolarım genelde soyut duygulardan oluşurdu, ilk defa özel bir insan için bunu yapıyordum. Komik olan ise bunu gerçek bile olmayan zihnimin bir çeşit figürü için yapmamdı.
Arka çekmecelerden bulduğum dört fırça şimdilik iş görürdü. Diğer malzemeleri ayarladıktan sonra hazırdım.
Üzerime şarapla lekelendiği için resim yaparken giydiğim beyaz tişörtü geçirdim.
Şimdi başlayabilirdim.
*
Tabloyu bitirdiğimde saat gece yarısını çoktan geçiyordu. Bu kadar saattir ayakta kalmak belimi ağrıtmıştı. Öne doğru uzanıp belimi esnettim. Telefonumu elime alıp saate baktım. Ava bu saate kadar çoktan yatmıştır diye düşünüp odadan çıkmamaya karar verdim. İnstagramda birkaç istek vardı beğendiğim hesapların isteğini kabul ettikten sonra telefonu yatağa resmen fırlattım.
Tablo uzun zamandır yaptığım en iyisiydi. Kırmızı saten çarşafların arasında sarı, silik bir silüet parlıyordu.
Bardağımdaki soğumuş kahveden bir yudum daha alıp açık şarkının sesini kıstım. Bir rüyadan bu kadar etkilenmezdim. Eğer ilhamım kaçmamış olsaydı. Uçan kuştan bile bir şeyler çıkartmaya çalıştığım bir dönemdeydim. Beni gülümsetip, nefesimi hızlandıracak kadar etkileyici bir şey tabi ki elimden kaçmazdı.
Fırçaları odanın içindeki banyoda yıkadıktan sonra kenara kurumaları için dizdim. Pijamalarımı giyip kalan kahveyi midem bulana bulana fondip yaptım.
Bir an önce tabloyu kurumaya bırakıp uyumaya gitmeliydim. Sabahın erken saatinde kalkıp gitmem gereken bir işim vardı. Diş bakımımı ve cilt bakımımı yaptım. Telefonumu şarj cihazına takıp iki kişilik soğuk yatağın sağ tarafına yattım.
Tam daldığım sırada telefonumun parladığını ve bir bildirim geldiğini fark ettim ama kalkıp bakmak için çok geçti.
Uzun ve derin bir uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tutulma
Fantasyδ "İnsan gerçek hayatından, evinden kaçamaz Melissa; o seni er ya da geç bulur." İlginç rüyalar gören Melissa, bir gün rüyasında sarışın bir kadın görür. Günlerce süren anlamsız rüyalardan sonra işe gittiği bir günün akşamında şahit olduğu kavga ile...