6

165 27 2
                                    

Önceki bölümde;

 Başımı eğip bir kere daha yüzüme su çarptım. Kafamı kaldırdığımda ve aynaya baktığımda artık yalnız değildim. Tanıdık bir yüz daha bu dört duvarın içindeydi.

"D-Donna."

"Selam, kaçak!"

*

Arkamı hiddetle döndüm. "Ne işin var senin burada?"

"Ow, burası en son kadınlar tuvaletiydi sanırım. Sadece işemeye geldim kaçak, bu kadar ben merkezci olma." dedi ve bir kabini itip içine girdi.

Utanmıştım. Haklıydı, son zamanlarda insanlar benim etrafımda o kadar dört dönmüştü ki kafam öyle çalışmaya başlamıştı. Düşünceler beynimin içinde kaybolurken içeride kısık bir fermuar sesi yankılandı ve kabinin kapısı açıldı.

Donna ellerini gevşek bir tavırla yıkadıktan sonra bir peçete koparttı ve ellerini kurulayıp sepete basket atarak peçeteyi çöp kutusuna yolladı. Etkileyiciydi.

Benim yaslandığım gibi seramik tezgaha yaslandı ve yeşil, yuvarlak gözleriyle bana bakmaya başladı.

"Daha ne kadar bakışacağız. Bana aşık olmandan korkuyorum?" dedi Donna serseri bir tavırla. Yumuşakça omzuna vurup kıkırdadım.
"Sadece nedenini merak ediyorum, neden buradayım?"

Kaşları şaşkınlıkla havalandı. Kollarını önünde birleştirip sertçe yutkundu. "Çünkü öyle gerekti. Kaçaklara böyle yapılır." dedi. Şimdi gözleri başka bakıyordu...endişeli gibi. Onu bu sorumla endişelendirmiştim. 

"Peki, beni görmezden gelemez miydin?" dedim kaşlarımı çatarak. "Ah, o hataya bir kez düştüm; bir kere daha olmaz." diye homurdandı ağzının içinden. Şimdi kaşları çatılmış, geniş omuzları gerilmişti. Yaslandığı tezgahtan doğruldu. Karşımda "Kaçak." diyerek reverans yapıp kısa saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı ve geldiği gibi, bir hayalet gibi kayboldu. 

Burada tanıştığım kişileri hiç ışınlanırken -ya da benzeri bir şey- görmemiştim. Güçlü bir büyücü olmalıydı. Ya da sadece kafamdan uyduruyordum. Sonuç olarak buranın tarihi, gücü ve ya herhangi bir şeyi hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Herkes yeminli gibi ağzını sıkı tutuyordu.

Dışımdan bir of sesi çıkarıp seri adımlarla tuvaletten çıktım. Çok bile durmuştum. Masanın yanına gittiğimde Gloria ve Maya masadan gitmişti. Cedric, Amelia ve Aaron sessizce yemek yiyorlardı. 

Masaya oturduğumda bütün yüzler merakla bana döndü. Amelia "Nerede kaldın? Merak ettik seni." dedi.

Saçımı gerginlikle kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Beni buraya getiren kızla karşılaştım. Biraz konuştuk. O kadar." dedim.

Aaron merakla "Seni getiren kız mı? Sen buralı değil misin?" diye sordu. Evet doğru ya, Aaronlar bunu bilmiyordu. 

Amelia sağına soluna bakınıp masanın ortasına doğru eğildi. Otomatik olarak bizde eğilmiştik. "O bir kaçak." diye fısıldadı. Cedric'in gözleri heyecanla parıldadı. Arkasına yaslanıp heyecanla yüzünü sıvazladı birkaç saniye. Sonra gözlerimin içine bakıp "Bunun ne kadar ender bir şey olduğunun farkında mısın? Aman Tanrım! Yüce Eliot! Ömrüm boyunca bir kaçakla karşılaşacağıma inanamazdım." diye mırıldanmaya başladı.

Neden bu kadar buna kafayı taktıklarını anlayamıyordum. Sinirle parmaklarımı kütlettim ve sesimi kısarak "Şu tepkilerinizi anlamıyorum. Nedenini doğru düzgün açıklayın yoksa aklımı oynatacağım." dedim.

Amelia "Anlatacağım ama ilk önce şuradan çıkalım. Kimsenin bizi dinlemesini istemezsin, emin ol." dedi. Apar topar yemekhaneden ayrıldık.

*

TutulmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin