19

57 10 1
                                    

One tells the truth, the other's lyingAnd they're both calling my name

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

One tells the truth, the other's lying
And they're both calling my name

*

Gemi büyük bir gürültüyle deniz kıyısına yaklaştı. Aşağı atlayan mürettebatla gemi kıyıya sabitlendi ve herkes yavaş yavaş ip merdivenden inerek kumsala indi.

Stoyu Dağı'na gelmiş bulunmaktaydık; milyonlarca yıl önce sönmüş bir volkan olan bu dağ aradığımız lal kristaline gidiş yolumuz olacaktı. Tabi ilk önce gerçeklik gölünden geçmeliydik.

Gece Elfy yine rüyama girmişti. Gerçeklik gölünün sihirli bir amaca hizmet ettiğini, çoğu kişinin onu bulamayacağını anlatmıştı. Bu yüzden gruplara ayrılarak aramaya karar vermiştik. Şansa bak ki Ava tarafından Kanca ve Darrel'la aynı gruba konmuştuk. Şimdi ise elimdeki biçerle uzun otları keserek ilerliyordum.

Bu orman hiç ayak basılmamış gibiydi. Otlar o kadar uzundu ki boyum kadardı. Dağ görünüyordu tabi ki ama ona ulaşmak o kadar kolay olmayacaktı. Yaklaşık iki saat boyunca aramaya devam ettik, etrafımızda insan kalmayıncaya kadar ilerledik.

Sonunda bir düzlüğe çıktık ancak göle benzer bir şey yoktu etrafta.

Darrel "Dağılıp arayalım." dedi ve ormanın sağ tarafına doğru uzaklaştı. Bu düşüncesiz hareketine anlam veremedim, Kanca da anlam verememiş olacak ki arkasından garip garip bakıyordu.

Kafasını sallayıp benim peşimden aramaya devam etti. Tam o sırada Kanca sağına soluna bakınırken dikkatimi ileride parıldayan bir şey çekti. Bu suydu. Bu gerçeklik gölüydü.

Kanca'nın kolunu dürtüp parmağımla uzağı gösterdim. İki farklı renkli gözü güneşten dolayı parlıyordu, gözlerini kısıp gösterdiğim yere odaklandı. Kaşları çatılmayı bıraktığında suratına dingin bir gülümseme oturdu ve bana doğru dönüp kafasını olumlu anlamda salladı. Beklemediğim anda kolumdan tutup ile çekilmemle yürümeye başladım. Önümüzdeki otları kılıcıyla çevik hamlelerle keserek ilerliyordu Kanca.

Sonunda berrak gölün önüne geldik. O kadar temizdi ki içinde ki küçük baloncukları görebiliyordunuz. Kanca'ya karşılık "Suya öylesine giremeyiz. Taş atmayı deneyelim ve bakalım." dedim. Kafasını salladı ve eğilip ayağının ucundaki kiremit rengi taşı alıp ortasına doğru fırlattı.

 Fırlatmasıyla birlikte beklenmeyen bir şekilde gölün arkasındaki kayalardan bir şelale fışkırmaya başladı. Su ortadan olacak şekilde köpürüyor ve şelale ile birleşiyordu. Köpüklerin arasından bir anda kelebeğe benzer kanatlarıyla, sırma gibi ayaklarına kadar uzanan sapsarı saçlarıyla bir yaratık fırladı.

 Köpüklerin arasından bir anda kelebeğe benzer kanatlarıyla, sırma gibi ayaklarına kadar uzanan sapsarı saçlarıyla bir yaratık fırladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
TutulmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin