5 yıl sonra…
“Bir kiloda domates verir misiniz?” Genç kız aldığı sebzeleri poşetlere atarak arkasında onu beklemekte olan çocuğun eline tutuşturdu.
Çocuk artık elindeki ağır yükleri taşıyamaz hale gelmişti.
“Yenge ya…!” diye mızmızlanmaya başladı. Elindeki poşetler aslında ağır olmasa da mızmızlanmak işi daha da eğlenceli kılıyordu sanki “Kolum koptu resmen! Bütün pazarı aldın! Ben niye geldiysem buraya!”
“Alihan annene okulda yaptıklarını anlatmamı istemiyorsan marş marş” diye güldü genç kız. O sırada tezgahın diğer ucunda duran orta yaşlı adam bir kilo domatesi uzatmıştı. Genç kız teşekkür ederek o poşeti de alarak hemen Alihan’ın eline tutuşturdu. Arkadan ağır ağır adımlarla yürümekte olan Alihan yengesine dudak bükerek bakıyordu.
Genç kız hafif meltem yüzünden dalgalanan mavi elbisenin eteklerini düzelterek etraftaki diğer manavlara bakınıyordu. Tabi pazardaki diğer bütün kadınlarda ona bakıyordu.
Ona bakan her kadının gözlerindeki hayranlığı ve kıskançlığı görmek o kadar kolaydıki. Güzelliği her kadının gıpta edeceği türdendi.
Aslında Alihan yengesiyle bu okul meselesi olmasa bile gelirdi pazara. Yengesini tek başına pazara göndermek oldukça riskliydi. Şanlıurfa da yengesinin güzelliği destan olmuştu neredeyse! Yanından geçen her erkek dönüp bir daha bakıyordu ona.
Pazardaki diğer bütün kadınlarda genç kızın su gibi güzelliğine hayranlıkla bakıyordu. Koyu kahverengi saçları güneşin altında dalgalanarak parlıyordu. Güzel ela gözlerinin içi gülüyordu. Dolgun pembe dudakları her erkeği etkileyecek türdendi. Hele günaha davet eden o ince fiziği.
Genç kızın incecik beli ve uzun bacakları onu manken gibi gösteriyordu. Dolgun ve diri göğüsleri ise her kadının gıpta edeceği türdendi. Yüzünde gram makyaj bile olmayan ama güzelliğiyle herkesi baştan çıkarabilen bir kadın her erkeğin hayallerini süsleye bilirdi.
Genç kız gülümseyerek arkasına döndü. Yanaklarında oluşan gamzeler bile ona ayrı bir güzellik katıyordu “Alihan bak gördün mü gene dayanamadım. Vicdanım el vermedi,” sesinde tatlı bir endişe vardı “Hadi birazını bana ver. Kolların yorulmuş olmalı. Gel yardım edeyim,” dedi poşetlerden bazılarını eline alarak.
Alihan bir kaşını kaldırdı “Ne oldu da birden melek oldun? Başına saksı mı düştü yenge?” diye sordu şüpheyle.
“Bak sen? Sen ne zamandan beri böyle küstah konuşur oldun? Bak annene söylerim ona göre!”
Alihan gülmemeye çalışarak başını iki yana salladı “Aramızda alt tarafı 4 yaş var yenge. Daha 21 yaşındasın. 31 değil! Çoğu zaman benim yanımda annemmişsin gibi konuşuyorsun!”
“Bak bücüre birde bilmiş bilmiş konuşuyor,” genç kız gülerek uzakta onları beklemekte olan araca doğru yürümeye başladı.
O sırada yanlarından geçmekte olan iki genç adam genç kıza bakarak “Offff kıza bak be! Bu afetle evlenecek adamın şansına! Ulan adamda ki şansın yarısı bende olsa var ya!” diye küstah bir şekilde laf etmişti. Konuşurken iğrenç bakışları kızı sanki çıplakmış gibi süzmüştü.
Alihan bunu fark etmişti. Öfkeyle onlara baktığında yengesi “Alihan değmez,” diye kolundan tutup gitmeleri için çekiştirmişti. Ancak adamlardan biri tekrar laf atınca Alihan daha fazla dayanamamıştı. Öfkeyle elindeki poşetleri yere atarak adamın yakasından yapışmıştı.
Daha çok genç olduğundan duygularını kontrol altında tutamıyordu, “Ne diyorsun sen be! Doğru konuş lan yengemle!” diye öfkeyle bağırdı adamın yüzüne.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
ChickLitHikayeden kesit: Melek dehşete düşmüştü. Kocası onu takip ettiriyordu... Bu... iğrençti! Korkutucuydu. Saplantılı, takıntılı bir adam gibi onu takip mi ettiriyordu? "Beni takip mi ettiriyorsun?" diye sordu. "Onunla ne zamandan beri birliktesin?" ...