Melek odasın girer girmez kendisini yatağına attı. Anlam veremediği öfkesi yüzünden başını yastığa koyarak çığlık attı. O adam onu reddetmişti resmen! Onunla evlenmek istemiyordu!
Üstelik beş yıl boyunca onu beklemesine rağmen adam onu bir çırpıda reddetmişti!
Nedense bu gururuna dokunmuştu.
Genç kız erkeklerin gözlerindeki bakışları az çok anlayabiliyordu.Onu gören her erkek onu beğenirdi! Bundan emindi. Kendi güzelliğinin farkındaydı tabii ki de!
Ama o herif!
“Gözün mü kör adam?!” diye kalktığı yatağından kenarda duran aynasına baktı Melek.
Aynadaki yansımasına baktı.
Güzeldi işte.
Baya güzel bir kızdı.
Peki niye o adam onu istememişti. Oysa onunla ilk karşılaştığında adam neredeyse ağzının içine düşecekti.
Bezelye beyinli sersem herif!
O adamla evlenmezse bu demek oluyorki bu evde, bu konakta yeri.
Ne yapıp edip o adamın fikrini değiştirmeliydi Melek. Evet, bunu yapmalıydı.Serhat ile evlenemezdi! Serhat… hayır diye düşündü genç kız başını iki yana sallayarak.
O adam asla onun kocası olamazdı. O çok çapkındı. Evet, belki ona karşı boş olamayabilir, bunu fark etmişti Melek ama gene de olmaz. Olamazdı!
O... Serhat... Tam bir hovardaydı! Çapkınlığın en ala destanını yazabilirdi o adam.
Gerçi kocasının da bir zamanlar çapkın olduğu söyleniyordu…
Ama bir düşününce bu gün onu tavayla vurduğunda bile adam onun canını yakmamıştı.
Eğer isteseydi bir çırpıda elinden o tavayı alır ona gününü gösterirdi. Ama hayır, o eliyle kendini korumayı seçmişti sadece.
Bir kadına el kaldırmamıştı… merhamet sahibi bir insan bunu yapardı her halde dimi?
O halde bile hiç bir şey yapmamıştı.
Melek başını iki yana salladı.
Ne düşünüyordu böyle! Şu an önemli olan sadece bir şey vardı. O da ne yapıp edip bu evde kalmanın bir yolunu bulmaktı!
Ertesi sabah herkes erkenden kalkmıştı.
Batuhan zonklayan kafasını tutarak merdivenlerden iniyordu.
Bu gün kahvaltıyı açık havada büyük balkonda yapmak istiyordu ailesiyle birlikte.
Merdivenlerden inerken “Azize hanım bana mümkünse sade bir kahve getir misin?” diye bağırdı.
Merdivenlerin bittiği köşenin sağında yer alıyordu mutfak. Eğer mutfakta biri varsa kesin sesini duymuş olmalılar.
Genç adam balkonda oturan babası ve ağabeyine baktı “Günaydın baba… Günaydın Kerim ağa!” diyerek bir sandalye çekti kendine.
“Günaydın oğul!”
“Günaydın kardeşim. Sonunda senide kahvaltı soframızda görmek varmış! Hasret kaldım lan sana!”
Kerim ağa kardeşinin omzuna kardeşçe dokunarak sıkmıştı. Batuhan da sadece gülümseyerek bakıyordu.
O an önüne bir kahve kondu. Batuhan hemen özlediği o canım Türk kahvesinden bir yudum alarak yanındaki kadına dönerek “Eline sağlık Azize ha… öhö! Öhö!” diye öksürmeye başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
Literatura FemininaHikayeden kesit: Melek dehşete düşmüştü. Kocası onu takip ettiriyordu... Bu... iğrençti! Korkutucuydu. Saplantılı, takıntılı bir adam gibi onu takip mi ettiriyordu? "Beni takip mi ettiriyorsun?" diye sordu. "Onunla ne zamandan beri birliktesin?" ...