32. bölüm

33.8K 1.2K 94
                                    

“Ya sabır Ya Rabbim! Sen benim aklıma mukayyet ol güzel Rabbim! Benim karımla evlenmeye ne çok kişi meraklıymış da benim haberim yokmuş!” 

O sırada Melek de masaya gelmişti. Sessizce kocasına hazırlamış olduğu kahveyi önüne bırakarak “Herkese hayırlı sabahlar” diye oturdu.  Batuhan kaşlarını çatarak karısına baktı. Bak sen bu küçük kadına. Bozdağ aşiretinin bütün gözde bekarları ona deli oluyormuş da onun haberi yokmuş! 

“Yok artık Batuhan. Eşini bacak kadar çocuktan kıskanmıyorsun değil mi?” diye sordu Kerim ağa kardeşine gülerek bir an. Soruyu sadece Batuhan duyabilmişti. 

Çatık kaşlarını ağabeyine çevirerek “Bacak kadar dediğin velet neredeyse benim boyumda! Birkaç sene içerisinde sıpa dev gibi olacak!” diye ağabeyini terslemişti. 

Kerim ağa kendine engel olamayarak kahkaha attı “Birde bana o çocukla evlenmem diyordun! Şimdi karını yeğeninden kıskanıyorsun! Oğlumun sağlığı için endişelenmem gerekmiyor değil mi?” 

“Oğlunu karımdan uzak tutarsan hiçbir şey için endişelenmene gerek kalmaz ağabey!”

Sonrasında kahvaltı erkekler iş hakkınsa konuşarak bitmişti. Kadınlar masadan kalkar kalkmaz erkeklerde şirkete gitmiştiler. Batuhan artık evlendiğine göre burada yaşayacaktı. Londra’da ki işlerini buradan yönetmek biraz zor olacaktı elbet ama gene de olmayacak şey değildi. Senede birkaç kez karısıyla beraber oraya giderdi. Hem de tatil yapmış olurdu. Kendi şirketlerinde eski pozisyonuna gelerek artık burada çalışacaktı. Ama önce on günlük balayına çıkacaktı. Buralarda evlilikler nasıl olurdu iyi bilirdi. Ama o modern hayata alışmıştı. Eşinin de buna uyum sağlamasını istiyordu. Bu yüzden iki tane uçak bileti yarın için almıştı. Önlerinde ki bu on günü çok güzel geçirecektiler. 

Akşamüstü eve geldiğinde işlerini anca bitirmişti Batuhan. Kendi şirketiyle ilgili birkaç çözmesi gereken problem vardı. İki tane de video konferansa katılmıştı. Acı bir yorgunluk kahvesi iyi gelirdi. 

Ve gün boyunca Meleğini düşünmüştü. Doğrusu onun aramasını bile beklemişti. Tuhaf geliyordu ki evliliklerinin ilk günüydü ancak karısı onu bir kere bile aramamıştı. Sanırım Batuhan fazla takıyordu. Belki de küçük karısı o çalışırken onu rahatsız etmek istememişti sadece. Bunu düşünerek gülümsedi Batuhan. Arabadan inmeden önce yanında ki dört bukete baktı. 

Hay Allah! 

Düştüğü şu duruma bak. Sırf meleğinin yüzü gülsün diye ona bir buket çiçek almıştı. Sonra annesi, kız kardeşi ve yengesini hatırlayınca onlara da jest yapmak istedi. Buketleri eline alarak konağa girdi. 

Emine hanım avluda kahve içiyordu geliniyle beraber. Oğlunu görür görmez “Hoş geldin oğlum!” dedi gururla. Ellerinde ki buketlere baktı. Batuhan “Hoş buldum anam!” diyerek elinde ki buketlerden birini annesine uzattı “Bu sana anam! Yengem bu da senin için. Benim şu cadoloz kardeşim nerede? Bu da onun için. Şimdi başımın etini yemesin diye aldım ona da!” 

“Ah güzel oğlum ne gerek vardı!” Emine hanım sevinçle çiçekleri kokluyordu. 

Ayşe de gülümseyerek “Teşekkür ederim Batuhan ağa” dedi göz kırparak “Benim güzelim çok iyi bir adamla evlendi!” 

Batuhan başını sallayarak yengesine gülümsedi. Tam Melek nerede diye soracaktı ki Ayşe “Mutfakta!” dedi bilmiş bir edayla sırıtarak. 

“Ben birazdan geliyorum” diye hemen mutfağa yöneldi Batuhan. 

Emine hanım büyük bir gururla kahvesinden yudumladı. Oğluyla gurur duyuyordu. Her ne kadar diğerleri onu asi olarak görse de Batuhan ona karşı her zaman çok nazik ve sevecen bir evlat olmuştu.  O an Ayşe de aynı şeyleri düşünüyordu. Bir erkeğin gerçek kişiliğini görmek istersen aslında onun annesiyle ve kız kardeşleriyle olan ilişkilerine bakman yeterliydi. Kerim de çok iyi biriydi ancak Batuhan bir başkaydı. Ayşe neredeyse 18 senedir evliydi. Batuhan bu eve gelin geldiğinde 12 yaşındaydı. O dönemler fark etmişti. Annesine ne kadar kibar ve sevecen olduğunu.

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin