Batuhan kendi odasına girdiğinde düşünceliydi. Gene odasında yerleşen büyük balkona çıktı. Sigara kullanmayı bırakalı baya olmuştu. Ama şu anda bir tane dal olsa hayır demezdi doğrusu. Yarın nihayet (!) evleniyordu. Koca adam olmuştu ama yaptığı şey doğru mu değil mi hala kendisi bile karar verebilmiş değildi. Kendisine dürüst olmak istiyordu. O küçük kızı istiyordu. Bu cinsellik anlamda değildi. Hayret ilk kez bir kadını cinsel dürtü olmadığı halde istiyordu! Sadece o kızın kendisine ait olduğunu görmek istiyordu. Ona ait! Batuhan Bozdağ'ın nikahlı karısı Melek Bozdağ! Bozdağ aşiretinin ikinci gelini! İşin garip yani baştan beri kızı reddetmiş şimdiyse deli gibi peşinden koşuyordu neredeyse! Aklını ne zaman peynir ekmekle yedi acaba?
Garip bir şekilde iç çekti Batuhan. Bir an dudaklarının kenarı hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı. Az önce Melek'in odasına onunla konuşmak için gitmişti ancak oda da yengesinin olduğunu fark edince tam çekip gideceği sırada Melek'in o garip sorusunu duymuştu. O an kahkaha atmamak için kendisine zor engel olmuştu. Ne kadar büyük olabileceğini soruyordu küçük cadı. Genç adam tekrar gülümsedi. O kadar masumdu ki o kız. Tecrübesizdi. Hiç bir şey bilmiyordu. Erkekler hakkında bir gram tecrübesi yoktu. Birde başlarda bununla alay etmişti. Şimdiyse bunu bilmek... Nedense oldukça hoşuna gidiyordu. Oysa o pek bir kadının bekaretini sorgulamıyordu.
Evet Anadolu kanı ondada vardı. Sahiplenirdi. Kıskanır da! Ama gene de eğer sonunda birini severde sonunda onunla hayat kurmaya karar verirse o kadının geçmişini pek eşelemezdi. Önemli olan şu anki zaman dilimiydi. Yanında olduğu sürece ona ihanet etmemesi önemliydi. Geçmişte ilişkisi oldu diye ona kirlenmiş gözle asla bakmazdı! Onunda ilişkileri olmuştu. Bu yüzden kendinde olmayan saflığı bir kadından talep edemezdi. Bu düşüncesi belki yanlıştı ama herkes kendince kendi doğru bildiği ilkelerle yaşıyordu. Belki bu düşünceleri kabul etme nedeni yurt dışında uzun süre yaşaması olmuştu... Belki kendi rahat ve pervasız kişiliğinden. Yoksa ne onların kültür anlayışında ne de dininde böyle bir şeye pek müsamaha gösterilmezdi. Ama o gene de bu düşünceyi kabul etmişti.
Ancak şimdi... Kabul etmeliydi ki Melek'in sadece ona ait olacağı nedense erkeklik gururunu tatmin ediyordu. Ona her şeyi zevkle öğretirdi. Seve seve üstelik. Bir yanını yine o eski huzursuzluk sardı birden. O zevkle öğretirdi de o kız zevkle öğrenmeye meyilli miydi işte orası muammaydı.
Melek'in bu evliliği bir zorunluluk olarak uzun zaman önce kabul ettiğini biliyordu. Bu yüzden en baştan beri bu evliliği istiyordu. Muhtemelen toplumun gözünde onun Batuhan Bozdağ'ın nişanlısı olarak bilindikten sonra terk edilmek istemiyordu. Bunu anlıyordu genç adam. Beş sene boyunca onun nişanlısı olarak anıldıktan sonra başka bir adamla evlenmesi gerçekten de tuhaf karşılanırdı. Bu yüzden bu evliliğe ısrar etmişti Melek. Ona karşı bir takım hisler beslemediğini gayet iyi biliyordu Batuhan!
İstemiyordu da!
Bir kadının aşırı boğucu aşkını elbette ki her erkek gibi o da pek istemiyordu. Ancak yine de... O kızın onunla evli olduğu sürece mutlu olmasını, onunla evlendiği için pişman olmamasını istiyordu bir yanı. Galiba bu yüzdendi bütün bu evliliğe olan başta ki isteksizliği. Yanında ömür boyu mutsuz bir eş istemiyordu. Onun gözlerinin içine baktığında aşk görmese bile hoşnutsuzluk ya da hüzün görmek istemiyordu.
"Saçmalıyorum! Gerçekten saçmalıyorum!"
Batuhan kollarını korkuluklara dayayarak başını aşağıya eğdi. Gariptir ki sanki dünyanın derdini üstleniyormuş gibi tekrar iç çekti. Yarın yeni bir gün doğacaktı ve umarım o yeni güneşin etrafı aydınlatması gibi hayatı da aydınlanırdı.
Sabah erken saatte ayağa kalkan Melek gün içerisinde birçok şey ile uğraşmak zorunda kalmıştı. Her ne kadar bu evliliği O KADAR İSTEMESE DE (!) sonuçta bu gün evleniyordu ve her şeyin mükemmel olmasını kadınsı yanı çok istiyordu. Bütün aşiretin uzun zamandır beklediği evlilik sonunda gerçekleşecekti. Artık başı dik bir şekilde gezebilecekti. Sonunda bu saçma evlilik gerçekleşiyordu. Terk edilen çocuk olmuyordu! Öncelikle sabah erkenden akşam ki düğün için konağı süslemeye düğün organizasyonu yapan şirketin elemanları gelmişti. Etrafı beyaz ve açık mavi süslemelerle donatmıştılar. Küçük ve hoş bir ışıklandırma sistemi kullanmıştılar eski taştan duvarlara. Gelecek bazı misafirler için özel masalarda hazır edilmişti. Konağın oldukça geniş bir avlusu vardı. Bu gün hem nikah kıyılacak hem de dini nikah kıyılacaktı. Zaman hızla akıp gidiyordu. Kuaförde bu gün konağa gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
ChickLitHikayeden kesit: Melek dehşete düşmüştü. Kocası onu takip ettiriyordu... Bu... iğrençti! Korkutucuydu. Saplantılı, takıntılı bir adam gibi onu takip mi ettiriyordu? "Beni takip mi ettiriyorsun?" diye sordu. "Onunla ne zamandan beri birliktesin?" ...