“O zaman sende uslu dur!”
“Ben ne yaptım ki?!”
Batuhan neden bilmiyordu ama daha öfkelenmişti. Birde ben ne yaptım diye soruyordu bu kız? “Ben dururken gidip o iki adamdan yol sorman ne peki?!”
Melek bir şey anlayamamıştı. Bu muydu bütün problem? Başkalarından yolu sorduğu için mi öfkelenmişti? O sanmıştıki bu adamda yolu bilmiyor. Bu yüzden sormuştu.
Sonuçta bu hastane şehrin en büyük hastanesiydi. Daha açılışına 5-6 ay olmuştu. O yüzden Melek de herkes gibi bu altı katlı koca hastanenin her köşesini bilmiyordu.
Genç kız sakince “Tamam, peki. Özür dilerim” dedi “Bir dahakine sormam ağam…” ağalığın batsın emi puşt!
Batuhan gene bir şey diyecektiki sustu. Kız tamam diyerek konuyu kestirip atmıştı. Üstelik özür bile diliyordu! Ona da konuyu uzatmamak düşüyordu.
“Neyse!” dedi sinirini göz arda etmeye çalışarak adam “Ee şimdi nereye gidiyoruz. Bu siktiğim hastanenin koridoru bitmedi zaten amına koyayım!”
Duyduğu küfür yüzünden gözleri hayretle açılan kız şaşkınlıkla Batuhan’a bakıyordu.
“Ne bakıyorsun hala? Hangi odada bizimkiler? Ağaç oldum burada beklemekten.”
“İ-işte… şu… Şu son oda olmalı Züleyha’nın söylediğine göre. Ben siz gelene kadar bekledim..” Melek, adam bir anda bizimkiler deyince ne diyeceğini şaşırmıştı. Şimdi bu adamla beraber odaya girmek zorundaydı. İçi bir tuhaf oluyordu. Zaten adam kafadan çatlak ne günlere düşmüştü böyle.
Batuhan “Hadi o zaman,” diye birkaç büyük adımda odanın kapısına varmıştı. Kapıyı iki kez tıklatarak içeriye girince Melek birinin “Aman Allah’ım ağabeyi!!!” diye bağırdığını duydu.
Bu Züleyha’dan başkası olamazdı. Sonra da Emine hanımın “Oğlum! Ah güzel yavrum döndün demek!” diye sevinçle bağırdığını duydu. Oda da ki herkes Batuhan’a sarılıyordu.
Melek kapının kenarında durdu. Sessizce odada ki aileyi izliyordu. Kerim ağa ve oğlu Alihan'ydadı şimdi sıra. Onlar sarılıyordu.
Batuhan “Alihan koca adam olmuşsun lan! Neredeyse tanıyamadım koçum benim!” diye yeğenine sarılıyordu. Alihan burun kıvırarak “Amca sende baya yaşlanmışsın bakıyorum, şakaklar da ağarma mı var? Saçlarda dökülmeye başlamış gibi,” deyince odadaki diğerleri küçük bir kahkaha atmıştı. Sonunda geriye son kişi kalmıştı.
Azat ağa.
Elindeki bastonunu tutmuş başından beri oğlunu izlemekte olan adam oğluna anlaması zor duygu ifadeleriyle bakıyordu.
Batuhan “Baba” dedi bir adım yaklaşarak “Ben geri döndüm…”
Azat ağa önce sessiz kaldı. Onun sessiz kalmasıyla odada ki diğer insanların hiç birinden ses çıkmıyordu. Her ne olursa olsun ağanın ağzından çıkacak söz kanundu. Eğer Batuhan’ı şu an kabul etmezse bu demektir ki artık onun aşirette yeri yoktu.
Azat ağa aniden elini uzattı. Batuhan durumu anlayınca hemen eğilip babasının elini öptü. “Hoş geldin oğul. Hoş geldin…”
Azat ağa birden oğlunun omzundan dokunarak onu kendine çekti ve sıkıca sarıldı.
5 sene olmuştu.
Oğlunun eve terk edeli tamı tamına 5 sene olmuştu. Bu süre zarfı içinde yaşlı adam bir çok kez pişman olmuş bir çok kez ona kızmıştı. Oğluna tokat attığı için içi yanmıştı. Kaç kere onu arayıp “hadi artık evine geri dön” demek istemişti ama her seferinde anlam vermediği inadı onu durdurmuştu. Odada ki diğer herkeste baba oğul hasretini gözleri dolarak izliyordular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
Genç Kız EdebiyatıHikayeden kesit: Melek dehşete düşmüştü. Kocası onu takip ettiriyordu... Bu... iğrençti! Korkutucuydu. Saplantılı, takıntılı bir adam gibi onu takip mi ettiriyordu? "Beni takip mi ettiriyorsun?" diye sordu. "Onunla ne zamandan beri birliktesin?" ...