Alara'nın Gözünden
Bilincim yavaş, yavaş kendine geliyordu. Ama sesler çok net değildi. Gözlerimi zorlayarak açtığımda bir ormanın içinde olduğumu fark etmiştim. Yerimden doğrulurken bedenimin bir çemberin içinde olduğunu görmüştüm.
En son bana ne olmuştu?
Zihnimin sisli bulutlarını dağıtırken gözlerim çevremde gezinmişti. Yerde bir sürü mum ve tılsımlı eşyalar vardı. En son Bahadır'la o pisliklerin şehrine indiğimizi hatırlıyordum. Ama gerisi yoktu.
"Şükürler olsun uyandın."
Berkay'ın sesini duyduğumda gözlerim bu orman kadar asi bakan gözlere kaymıştı. Çemberin içine girmeden "Lütfen konuş benimle melezcik." dediğinde dudaklarımı aralamıştım ki kuruyan boğazım beni zor konuşturdu.
"Berkay ne oluyor?" dediğimde dizlerinin üzerine çökmüştü.
"Üzerinde anlamlandıramadığımız bir büyü var. Bahadır seni eve getirdi ama büyüyü dolunaydan önce bulmak adına seni ormana taşıdık." Dediğinde kaşlarım hafifçe çatıldı.
"Dolunay? Dolunaya kaç gün kaldı ki?"
"Bu gece yarısı dolunay sevgilim." Dediğinde çatılı kaşlarım serbest kalırken arkamda dalların kırılma sesiyle bakışlarım o yöne kaymıştı.
"Selam melez kız."
Gökay'ın elinde kitaplar gördüğümde büyüye başlayacağını anlamıştım. Gözleri gökyüzüne kaydığında bende onları takip ettim. Gün yavaş, yavaş doğuyordu. Güneş ışıklarını ormanla bütünleştirip bir ressamın boyalarla olan aşkı gibi kendini gösteriyordu. Gözlerim geri ikizlere kaydığında aralarında konuşmaya başlamışlardı.
"Diğerleri nerede? Ege! Gece?" diyerek yerimden kalkacaktım ki Berkay ellerini omuzlarıma koyarak geri yere dizlerimin üzerine çökmemi sağladı.
"Merak etme hepsi çok iyiler. Bahadır onların yanında pansumanlarını yapıyordu." Dediğinde içim rahatlamıştı. İkizim iyiydi, kız kardeşim iyiydi.
Gökay "Berkay yardımına ihtiyacım var." Dediğinde bana güven veren bir gülümsemeyle yerinden kalkmıştı. Gökay elinde ki siyah deri kaplamalı kitabı yere koyduktan sonra önünde ki kaselerin içine bir şeyler atmaya başlamıştı.
Berkay onu izlerken kitapta geçen büyüleri mırıldanmaya başladığında çevremde ki mumlar sırayla yanmaya başladı. Gözlerim sevgilime kaydığında transa geçtiğini, sesinin kalınlaştığını duymuştum.
Rüzgâr usulca saçlarımda dolaşırken Gökay yerinden kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Çemberi bozmayarak elinde ki kâseyi bana doğru uzattı.
"Bunu içmen lazım Alara." Dediğinde elinden kâseyi alarak içine baktım. Simsiyahtı.
"Bunun içindekiler ne?" dediğimde cevaplamadan ikizinin yanına doğru yürüdü. Berkay kurt gibi gülümsediği sırada çevremde kurt seslerini duymaya başlamıştım.
Gün daha yeni doğarken sanki tekrar batıyor gibi birden ışıklarını söndürmüştü. Berkay ne tür bir büyü yapıyordu? Onu incelemeyi bırakarak gözlerimi elimde ki kâseye çevirdim. Derin bir nefes alarak kâseyi dudaklarıma götüreceğim sırada arkamda başka bir ses duyuldu.
"ALARA!"
Yine o sesti. Bakışlarım sesin geldiği yere kaydığında hiç kimseyi göremiyordum. Sanırım Berkay'ın büyüleriydi. Umursamadan o siyah şeyi içeceğim sırada o ses kendini ikiye katlayarak adımı bağırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melez Kız ~Son Mühür~
VampirosMühür.. Karanlık kurt ve Melezciğin mührü... Birbirlerine ölümüne düşman iki doğa üstü varlığın kalplerinin mühürlenmesi ve kaderlerini birlikte yazmasına... O okula sadece insanlardan kaçmak, gizlenmek için gitmiştim. Nereden bilebilirdim ki düşm...