Anıların Hapsi

164 15 5
                                    

Alara'nın Gözünden

"Gökay lütfen!" diye bağırarak gözlerimi araladığım da herkesin kaybolduğunu görmüştüm. Göğsümün tam ortasında nefesim sıkışmışçasına derince iç çektiğim de çevremin birden bembeyaza bürünmüştü. Elimi kalbimin üzerine götürüp sıkça nefes alırken ağrısı dinmeye başlamıştı.

Neredeydim ben?

Ö-Ölmüş olamazdım değil mi? Gökay kendi kanımdan yaptığım hançeri kalbime saplamıştı. Bu şekilde beni öldüremezdi. Ak meşe kazığıyla sadece bizler ölürdük...Peki öyleyse ben neredeydim?

Burası dipsiz bir uçurumu anımsatıyordu. Her yer çok sessizdi. Elimi iç güdülerim sayesinde karıma götürdüğümde onların varlıklarını hissedebiliyordum. Bulunduğum yerden kalkıp yürümeye başlamıştım.

Sis şehrinde değildim ama Mystic Falls'da da değildim. Sanki Gökay beni ve onları bir boşluğun içine hapsetmiş gibiydi. Önüm, arkam, sağım, solum her yer bembeyazdı. Ve hiçbir cisim, bina, ağaç daha doğrusu yaşam belirtisi olan hiçbir şey yoktu.

Gökay sen ne yaptın?

Adımlarımla ilerledikçe bir yere geldiğimi fark etmiştim. Elimi karnımdan çekmeyerek o tarafa doğru yürümeye devam ettim. Önümde beyaz bir kapı belirdiğinde elimi temkinli şekilde kulpa götürüp açtım.

Derin bir nefes alarak içeriye girdiğim de kendimi çok farklı zaman diliminde bulmuştum. Burası... 

"Çekil önümden!"

"Ne o korktun mu?"

"Senden mi korkacağım." diyerek duraksadığımı gördüğümde kendime gülmeye başlamıştım. Nasılda ona karşı fevri bir şekilde davranıyordum. Gerçi hak etmişti birden üzerimde atlamayacaktı.

"Berkay." dediğinde yüreğimin tam ortasında yine aynı ateş, alev almıştı. 

"Peki Berkay çekil önümden yoksa hiç tatmadığın bir acıyı tadacaksın."

"Sen nesin ki senden korkacağım?"

"Melezim." dediğim an Berkay'ın şaşkınlığını görmekle büyük bir kahkaha atmıştım. Gözlerim dolarken karnımı okşayarak onlara bu manzarayı gösterdim. 

"Demek sen o melez kızsın. Demir Korelin kızı."

"Aferin zekana bayıldım hemen kavradın. Şimdi çekil önümden!"

"Buyur bakalım git... Yakında görüşeceğiz melezcik." dediğinde gözümden bir yaş yanağımdan süzülerek yere düşmüştü. Masallarda anlatılan aşklar gibi kendimizi uzaktan izliyordum. Ve bu...Tarifi olamayacak bir duyguydu.  Bu anı benim Mystic Falls'a ilk geldiğim gündü. Kurt okulundan bir sinirle çıkıştım ve elimde okulun bizlere verdiği formalarla yürüyordum. Bir yandan da Berkay'a sövdürdüğümü gördüğümde dudaklarımda istemsizce bir gülüş belirmişti.

Onunla ilk karşılaşıp tanıştığımız an...

Peki ben bunları neden görüyordum. Bunlar benim için birer anıydı. Çok istesem de tekrarlanamayacak anılardan sadece birisiydi. Arabaya binip gidişimi izlerken bulunduğum yerden geriye doğru bir adım atarak o anı kapısından çıkıp tekrar beyazlığın süslediği alana geçmiştim.

İçimden bir ses nedense Gökay'ın parçalarla bir şeyler anlatmaya çalıştığını söylüyordu. Ama ne anlatmaya çalışıyordu?

Arkamda hareketlilik hissettiğimde hızlıca dönmüştüm. İşte yine beyaz bir kapı... Çevreme bakınırken arkamdaki kapının yok olduğunu görmüştüm. Peki Gökay Öztürk beni öldürmeden önceki garip hareketlerini ve şimdi yaşadıklarımızı düşünürsek kesinlikle bir şeyler anlatmaya çalışıyorsun.

Melez Kız ~Son Mühür~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin