* 3 *

8.9K 138 32
                                    

2 gün sonra...

Son derse girmeden önceki teneffüste lavaboya uğramıştım. Kızlar tuvaletine girdiğimde içeride kimseler yoktu. Mermer zemin belli ki yeni yıkanmış, halen ıslaktı. Klozetlerin sanki günde üç kez çamaşır suyu döken annemin eli değmişçesine hijyenik oluşu beni benden aldı. Yani bu okul ahlaksızlık yuvası olabilirdi ama paketi ve sunumu iyiydi Allah için. Şeytan da hep böyle çalışmaz mı ki zaten? Günahlar süslü püslü paketli olmasa, kim onlar için ateşe girer...

Sıralanmış beş kabinden en sondakine girip işimi gördükten sonra kilidi açıp kabinimden çıktım. Üstüme başıma biraz çeki düzen verdim. O sırada kızlar tuvaletinin çıkış kapısına doğru bir yerden sesler geldiğini duyuyordum. Çifte kumruların yiyişme sesleri...

"Beni seviyor musun Kerem?" diye sormuştu tanıdık gelen bir kız sesi. Bu kız Derin'in ta kendisiydi.

"Evet."

"Yalancının?"

"Kızım seni sevmiyor olsam kızlar tuvaletinde seninle yiyişir miydim?"

Muhabbet kuşlarının aşk bıcırtılarını dinlerken yüzümü buruşturdum. Burada durup onların oynaşmasının bitmesini beklemeyecektim. Yanlarına gidip, açık alanda bu işi yapmamalarını söylemeye karar verdim.

Sert ve seri adımlarla yanlarına yürümeye başladım. Bir duvar köşesinde, ayakta sarmaş dolaş haldeki Derin ve sevgilisi, Esra Erol izdivaç programlarına ara verip bana döndüler. Ben de o sırada durup lavaboda ellerimi yıkadım.

Adının Kerem olduğunu az önce duyduğum çocuğun gömlek düğmelerinin yarıdan çoğu çözülmüştü. Zamanında araya girmesem Derin muhtemelen pantolon fermuarını da çözerdi. Benden 10 santim filan uzundu Kerem'in boyu ve yapılı vücuduna bakılırsa, tuvalette oynaşmanın yanısıra spor veya vücut geliştirmeyle de ilgileniyordu. Derin de baygın ela gözleri, kalkık minicik burnu, ince uzun fiziği, uzun dağınık saçlarıyla hoş kızdı aslında. Yakışıyorlardı birbirilerine. Ve Netflix deki Elite dizisine...

Uzun saçlarımı arkama attıktan sonra karşılarına geçip ellerimi belimin iki yanına koydum. Isıracakmış gibi bir halde onlara dik dik bakarken, "Ne yapıyorsunuz siz burada!" diye azarladım onları sert bir sesle.

"Aşk yapıyoruz," dedi Kerem buğulu bir sesle. Koyu kahve, çenesine kadar inen uzun saçlarının arasından parmaklarını geçirdi. "Ya sen ne yapıyorsun güzelim?" Beni baştan aşağı süzerken rahatsız olmuştum.

"Kaka yapıyordu bence," diye atıldı Derin benim adıma yanıtlayarak. Ne yalan söyleyeyim bilmişti... Ve bu durum istemsizce yüzümün kızarmasına yol açtı. İkili gülüştü. "Sifonu çekmeyi unutmadın umarım Ece'cim," diye ekledi Derin. "Hür Koleji senin geldiğin okula benzemez. Biz burada medeni yaşıyoruz örümcekciğim." Sesi oldukça alaycı ve gıcıktı.

"Fark ettim, medeni yaşantınız ortada," dedim elimle onları gösterirken. "Ama bence fazla medenisiniz. Kızlar tuvaletinde eşeyli üreme yapmak da ne yahu?"

"Rahatsız olduysan çıkabilirsin," dedi Derin umursamaz bir tavırla. "Ben ve Kerem biraz daha kalacağız. Çünkü sen lavabodan çıkınca ardından parfüm sıkıp buranın kokusunu ferahlatmak lazım malum..."

O sırada çıkış kapısının yakınlarındaki bir aynanın karşısında makyajını tazeleyen, beyaz teniyle rusları andıran, ama onların kısa boylu versiyonu olan sarışın kız kıkırdadı. "Derin'cim Ece'den sonra parfüm sıkmak burayı kurtarmaz artık. Direkt yıkıma filan gitmeli. Anca yani."

Bu nasıl bir ilkokul seviyesinde kötü bir espridir diye düşünüyordum ki o sırada Derin, "Haklısın Alya," diye karşılık verdi kentsel dönüşüm meraklısı kıza. Arkadaşlardı sanırım. Alya'nın siması aslında tanıdıktı. Biraz düşününce Alya'nın sınıfta tam arkamda oturan kız olduğunu anımsadım. Onunla sohbetimiz yoktu gerçi.

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin