* 14 *

3.1K 92 33
                                    

Gidip kapıya baktım. Kapıyı açtığımda amcam kıvırcık, kısa, kumral saçları ve kalın gözlükleriyle karşıma çıkmıştı.

"Nasılsın Ece'cim," dedi yengemle beraber içeri girerlerken. Ayakkabılarını çıkardılar.

Sema yengem dalgalı, uzun saçları ve özenli yüz makyajıyla her zamanki gibi çok hoş görünüyor ve hiç de 45 yaşında olduğunu belli etmiyordu.

Amcama da 52 yaşında demek aynı derecede zordu. Haftada bir spora gidiyordu. E böyle cazibeli yengeme ayak uydurmak kolay değildi tabii.

"İyiyim siz nasılsınız?" dedim kapıda durup, onların montlarını, portmantoya yerleştirmek için ellerinden alırken. "Yolculuğunuz nasıl geçti?"

"Ah uzun yolculuklar oldum olası ayaklarımı şişiriyor," dedi Esma yengem.

Fatih rahat bir tavırla yanımıza gelip, kendisi de, "Hoş geldiniz," diyerek amcamları karşıladı.

"Hoşbulduk oğlum," dedi amcam. "Sen de hoş geldin. Fatih idi ismin değil mi yanlış hatırlamıyorsam? Nasılsın yavrum?"

İşe bakılırsa Fatih'in planı tutmuştu. Amcamlar onların yokluğunda eve erkek atmamı gayet olumlu bir şekilde karşılamıştı.

"Saolun Selim amca. Dün okul çıkışı gelmiştim ben de size. Ece'yle biraz vakit geçirdik. Umarım mahsuru yoktur sizin için."

Arkamdan yanaşan Fatih usulca kolunu belime sardı. Sevgili rolüne odaklanmış olmalıydı ki tişörtümün altından göbeğimi okşuyordu.

Amcamlara rol yapmam gerekmese Fatih'in o elini kırardım. Sonra elini alçıya alan doktorun elini de ısırırdım ama neyse... Biraz dişimi sıkacaktım artık.

"Estafurullah," dedi amcam. "Burası senin evin sayılır artık Fatih oğlum. Dilediğinde gelebilirsin. Ece kızımız sana emanet."

Telepatik gücümle amcamın zihnine bakış attım. Düşüncelerini öğrendiğimde sonuç beni şaşırtmamıştı. Amcam, 'Umarım Ece bu çocukla işi pişirmiştir,' diye içinden düşünüyordu resmen!

Of kafayı yemece! Neden benim de birçok genç kız gibi, 'Akşam saat 10'dan sonra eve dönersen bacaklarını kırarım,' diyecek tutucu ebeveynlerim yoktu ki sanki? Tamam bacak kırmasa da olurdu, biraz darp ve kemikte çatlağa da razıydım hani.

Fatih'in eli halen tişörtümün altındaydı ve bu durum hoşuma gitmiyordu. Göbeğimdeki parmakları çıplak tenimi bir sağa bir sola nazikçe kat ederken hormon patlaması yaşamamak adına, "Biz de tam evden çıkıyorduk," diyerek kurtulmak istedim. "Değil mi Fatih?"

"Evet Ece'cim," derken yanağıma bir öpücük bıraktı. Sevgili rolü yapmakta üstüne yoktu.

"Sen ayakkabılarını giy," dedim Fatih'e. "Ben de kot pantolonumu giyip hemen geleceğim."

Hızlı adımlarla odamın yolunu tuttum. Odamda altımdan taytımı çıkarım. Gardrobumdan lacivert kotumu alıp giyindim. İşte hazırdım. Tam odamdan çıkacaktım ki, Esma yengem odamın kapısında belirdi.

"Ece'cim, gitmeden iki dakika konuşabilir miyiz?"

"Tabii ki."

Yengem eliyle yatağımı işaret edince yatağıma oturdum. O da yanıma oturdu.

Yaşasın sanırım yengem bana kızacaktı! Nolur kızsın! Klasik, baskıcı, eli maşalı bir Türk yengesi istiyordum, çok mu şey istiyordum?

"Anladığım kadarıyla bu sıralarda Fatih'le vakit geçiriyorsun," diye söze girdi Esma yenge.

"Evet."

Kısa bir cevap vermiştim. Esasında Fatih'le çıkıyoruz, ona aşığım, el ele, kucak kucağayız filan deyip durumu ballandırsam, eski canım okuluma dönüş biletimi cebime koyabilirdim. Çünkü amcamlar tutucu hallerimden uzaklaştığımda, eski okuluma geri dönebileceğime söz vermişlerdi. Ama durumu ballandırmayacaktım. Bu yalan olurdu çünkü.

Ve peygamber efendimizin bir sözü vardır: "Benim ümmetim zina yapar, kumar oynar, sonra tövbe eder ama asla ve asla yalan söylemez." Diğer günahları kişi işlese de, tövbe edip u dönüşü yaparsa Allah affedebilir umulur. Ama yalana asla müsade yoktur. Doğru söz müslümanın imzasıdır, kırmızı çizgisidir.

"Amcan dün telefonda Fatih'le görüşme şansı yakalamış. Ve onun izlenimlerine göre Fatih iyi bir çocuğa benziyormuş," dedi yengem. "Ama henüz yolun başındayken sana bir nasihatta bulunmak isterim Ece'cim."

Erkeklerle beraber çok takılma mı diyecekti?

O çocuğu gözüm tutmadı mı yoksa?

Yoksa gözüm üzerinizde diyerek namus bekçiliği mi yapacaktı?

Ben merakla beklerken Esma yenge derin bir nefes alıp devam etti, "İlişkiye girdiğinizde mutlaka kondom kullanın. Koruyuculuğu yüzde yüz olmasa da yeterince yüksek düzeydedir. Henüz daha liseyi bile bitirmeden anne olmak istemezsin Ece."

Bu muydu yani? Hayal kırıklığıyla gözlerimi yumarken, "Uyarın için teşekkürler Esma yenge," dedim baygın bir ses tonuyla.

Of! Al birini vur diğerine. Amcam ve yengem, ikisi de aynıydı. Neyse ki ahlaki konularda onların değil, İslamın önerilerini dinliyordum. Ve zamanı geldiğinde müstakbel kocamdan başkasıyla beraber olacak değildim.

"Nasıl kullanacağını biliyor musun Ece'cim? Kondomları yani."

Gözlerimi devirdim. "İzninle artık gitmem lazım yengecim," diye iç geçirdim. Komodinin üzerinde duran çantamı ve Ceren'in oynamak için seçmiş olduğu Mini Mouse peluş oyuncağımı da alıp, ayağa kalktım.

Ben odamdan çıkarken, "Her eczanede bulabilirsiniz!" diye seslendi yengem arkamdan.

"Ya bir sal beni yenge ama ya!" diye söylendim sessizce.

Evin dış kapısına gittim. Fatih'in yanına geldiğimde amcamla vedalaşıp asansöre bindik Fatih'le. Of nihayet amcam ve yengem olacak bu iki karın ağrısı insandan uzaklaşabilmiştim.

Asansörle aşağı indikten sonra Fatih'le biraz yürüyüş yaptık ve bu sırada dün olanları ona anlattım. Ceren'e dönüştüğünü öğrenen Fatih epey şaşırmıştı. Anlatmam bitince elimdeki Mini Mouse oyuncağını Fatih'e uzattım.

"Bu ne için, Ece?" dedi Fatih anlamaz bakışlarla.

"Ceren için... Senin olsun. Bu oyuncağımı çok sevmişti de. Tekrar Ceren'e dönüşürsen, favori oyuncağını görünce beni hatırlasın diye sana veriyorum onu."

Fatih gülümsedi. "Hatırlamak mı? İkimiz de seni unutmayız Ece, emin ol."

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin