Ben havuza düştüğüm sırada Sinem ve Alya saç saça birbirine girdiğinden, başımın dertte olduğunu fark etmemişlerdi bile. Onlar kendi hallerinde boğuşurken, suda çırpınmaya başlamıştım.
Yardım için bağırmaya çalıştığımda suyun altına batarak epey bir su yuttum. Zaten yüzme bilmeyen ben, üzerimdeki kıyafetler ve topuklu ayakkabılarımın ağırlığıyla, çok zorlanıyordum batmamak için.
Çırpınışlarım sırasında bahçenin uzaklarından, birisinin bana doğru yardıma koştuğunu gördüm. Koşmak değil, yardırıyordu resmen, öyle böyle değil! Koşarken gömleğini neredeyse yırtarcasına hızda -belki de gerçekten birçok düğmeyi kopararak- üzerinden çözüp attı. Fatih'e benziyordu sanki. Birkaç saniyeliğine onu hayal meyal görmüş, sonra da suyun dibine batmıştım.
Dakikalar sonra...
Bir kızın ağlama sesini duyuyordum...
"Of böyle olmamalıydı! Hep benim yüzümden. Ne olur kurtar onu Fatih!"
Sinem'in sesiydi bu.
Sonra da Fatih'in sesini duydum. "Ölmeyeceksin! İşte o kadar! Bu defa izin vermeyeceğim!"
Birisi elleriyle göğsüme peş peşe kuvvet uyguluyordu. Kemiklerimi kıracaktı sanki! Göğsümün üzerinde hissettiğim yoğun baskıyla canım acıdı ve inledim. Göz kapaklarımın hafifçe aralandığını gören ve iniltilerimi duyan Fatih, hayata döndüğümü anlayarak, bana kalp masajı yapmayı kesti.
Çok fazla su yuttuğum için öksürdüm. Çimenlerin üzerinde sırt üstü yatmaktaydım. Ve anlaşılan Fatih beni boğulmaktan kurtarmış, sonra da kalp masajıyla hayata döndürmüştü. Bu masajı Fatih'e ben yapacağım diye şakalaşmıştık oysa yengemle, Allah'ın takdiri işte, tersi olmuştu.
Nemlenmiş gök mavisi gözlerini gözlerime diken Fatih, hemen yanımda dizleri üzerinde otururken, "Bizi çok korkuttun Ece," dedi nefes nefese. Kumaş pantolonu sırılsıklamdı ve üzeri çıplaktı. Saçları, tüm vücudu ıslaktı. "İyi misin?" diye mırıldandı.
Tekrar öksürdüm. "İyiyim." Uzandığım yerden doğrulmaya çalıştığımda Sinem koluma girerek beni oturur hale getirdi. Sonra da yanıma oturup, bana sıkıca sarıldı. Sulu göz arkadaşım Sinem halen ağlıyordu. "İyiyim Sinem," diye yineledim onu yatıştırmak için.
"Özür dilerim Ece," dedi Sinem üzgünce. "Benim yüzümden düştün suya."
"Senin suçun değildi." Esas suçlu Alya'ydı ve onu şu an göremiyordum. Ama meraklı bir kalabalık sarmıştı etrafımı. Derin'in, çoğunu tanımadığım arkadaşları...
Fatih ayağa kalkarak, "Arkadaşlar azıcık açılır mısınız?" diye yüksek sesle uyardı etrafımızı çevreleyen gençleri. "Kız azıcık nefes alsın!"
Bunu duyan insanlar yavaş yavaş yanımızdan ayrıldı. Sadece Sinem ve Fatih kaldı yanımda. Bir de Derin, o da 3-5 metre uzakta ayakta durmuş, avuçlarını yanaklarına örtmüş, üzgünce bana bakıyordu.
Islak elbisem yüzünden epey üşüyor, hatta hafifçe titriyordum. Sinem yanıma oturmuş, bana sarılmayı sürdürürken, beni ısıtmaya çalışıyor ama pek başaramıyordu. Halimi gören Fatih, az önce kendi üstünden çıkarırken düğmelerini sökmüş olduğu gömleğini, omuzlarımın üzerine bırakmak istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH GÜL (TAMAMLANDI)
RomanceKuytularda oynaşmayı geçip artık sınıfın ortasında fingirdeşen öğrenciler, en kısa etek kimin yarışı içindeki kızlar, gömlek düğmelerinin ne işe yaradığını bilmezmiş gibi bağrı açık gezen erkek öğrenciler... Ben nasıl bir okula gelmiştim yahu? ***Wa...