* 35 *

882 45 59
                                    

Kaderin cilvesi işte, resmen en başa dönmüştüm. Okulun ilk gününde, bu sınıfa girdiğimde oturduğum yerdi burası. Sinan'ın yanındaki sıra... Derin o yılan diliyle bana üç beş laf sokunca ona bozulup yerimi değiştirmiştim o gün. Ama şimdi yine buradaydım.

Dersin başlamasına 15 dakika kala, yanımda oturan Sinan bana dönüp konuştu:

"Derin'in doğum gününde olanlar için özür dilerim Ece."

"Ne olmuştu ki?"

"Dans ederken elim kalçana gitmişti ya hani. Onun için özür dilerim."

"Ben affettim. Tövbe edersen Allah da affeder umarım."

"O zaman tövbe," dedi Sinan.

Esasında Fatih'ten intikam almak için Sinan'a yanaş diyordu içimden bir ses ama bunu diyenin şeytan olduğu besbelliydi. Şeytanı dinlemek olmazdı. Hem bana uymazdı zaten bu tür basit davranışlar. Bu yüzden Sinan'la flörtten kaçınacaktım.

Zaten Sinan, kızıl uzun saçları ve çilli yüzüyle çok ilgimi çekmiyordu. Bu düşüncemden ötürü Allah beni affetsin, yaratışa sorgu olmaz tabi ama zevk meselesi işte. Tipim değildi.

Fatih'in arkamdan çevirdiği işler aklımdan çıkmak bilmiyordu. Bu düşünceyle nefesimi sıkkınca üfledim.

"İyi misin?" diye sordu Sinan. "Sıkkın görünüyorsun Ece."

Başımı öne arkaya salladım. "Öyleyim biraz."

"Ne oldu ki?"

"Aşk-ı Memnu oldu," dedim şakaya vurarak. Sinan anlamaz gözlerini gözlerime dikince açıklamak zorunda kaldım. "Erkek arkadaşımla ayrıldık da."

"Dilersen sınıftan çıkıp biraz yürüyüş yapalım Ece," dedi Sinan benim için üzüldüğünü belli eden ses tonuyla. "İyi gelebilir. Bu kafayla derse girsen de bir şey anlamazsın bence.

"Olur aslında."

*******

Dakikalar sonra...

Okulun dışına çıkmıştık ve kaldırımda Sinan'la yan yana yürürken sohbet ediyorduk. Okulumuz şehir merkezinden biraz uzak olduğundan tenha sayılırdı buralar. Boş bir çocuk parkından geçerken biraz dinlenmek için demirleri paslı, yıpranmış görünen iki salıncaktan birine oturdum.

"İşte durum böyle," dedim aşk hayatımda olan biteni Sinan'a anlattığımda. Sinan oturduğum salıncağımı yavaşça sallıyordu beni dinlerken. "Özetle Fatih odunu sözde lanetten korumak için beni terk etti. Muhtemelen lanetten kurtulduğumda yine benimle olmaktı planı ama bunu kabul etmeyeceğim. Çünkü beni çok kırdı." Sinan salıncağımı sallarken uçuşan eteğimi tuttum.

"Üzüldüm," dedi Sinan. "Aşk acısını bilirim. Fenadır."

Sinan'ın Zeynep'ten ayrılıp, bundan dolayı da Fatih'i suçladığını öğrenmiştim Kerem'den. Bu konuyu açmam için iyi bir fırsat bulmuştum. "Sen de aşk acısı yaşadın demek," diye mırıldandım. "Anlatmak ister misin?"

Sinan oturduğum salıncağı sallarken gözlerim parkın dışındaki birisine takıldı. 25-30 metre kadar uzaktaki bir ağacın arkasında saklanıp bizi çaktırmadan gözleyen bu kişi tanıdıktı. Kerem...

Sanırım Kerem bizi takip etmişti okuldan buraya kadar. Katil'in Sinan olduğundan şüphelenen Kerem, Sinan'la yürüyüşe çıktığımda başıma bir iş açacağımı düşünüp beni korumak istiyor olmalıydı. Düşünceli bir hareketti bu doğrusu. Son günlerdeki laneti çözme dedektifliğimiz sırasında onunla iyi bir ikili olmuştuk.

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin