* 20 *

2K 66 38
                                    

"Şimdi şöyle yapacağız," diye anlatmaya başladı Derin. Koltuktan kalktı, ayakta karşımda dikiliyordu. "Tişörtünü çıkar, Ece. Başka bir tişört daha giydirelim sana. Bakalım onun rengini de siyaha çevirebilecek misin? Bence olur."

Koltukta otururken, "Dediğin gibi olursa şaşırmam," dedim. "Çünkü bugün havuz kenarında üstüme konan kırmızı gül yapraklarını da siyaha döndürmüştüm. Deneyelim madem, dediğin gibi."

Derin tam karşımda dururken eliyle 'Hadi tişörtünü versene' der gibi bir işaret yapınca, "Arkanı dön kızım!" diye onu uyardım.

"Orkono don kozooom," diye alayla beni taklit etti Derin. "Tam örümceksin Ece ya! Kız kızayız burada. Abartma istersen de çıkar üstünü bir zahmet. Deney yapacağız hadi ama!"

Ona arkasını döndürmekle uğraşacağıma, kendi arkamı dönerim diye düşünüp, ayağa kalktım ve sırtımı ona döndüm. Tişörtümü altından tutarak yukarı sıyırdım. Boynumdan kurtardığım tişörtü arkaya, Derin'e doğru uzatırken, diğer kolumla da göğüslerimi örtüyordum. Çünkü ıslak sütyenimi çıkardığım için üstsüzdüm şu an.

Derin tişörtümü aldı. "Şortunu da çıkaralım, sonra sana yeni kıyafet getireceğim."

"Ay ama kilodum yok altımda!"

"Oy kozom şu yok, bu yok! Yemeyiz kızım poponu, merak etme."

Yanaklarım utançtan kıpkırmızı halde, dekoratif bir yastığın yardımıyla bedenimi gizlerken, şortumu çıkarıp ona verdim. Koltuğa oturup ellerim ve yastıkla mahrem yerlerimi örtmeye çalıştım.

Derin kapıya doğru seslendi, "Tısssotto, yemeğin hazır. Baharatsız, sade Ece bonfile. Senin için anadan doğma soydum. Ağzına layık bak! Kızcağız üşüyor, çok soğutmadan gel ye!"

"Derin ya! Dalga geçeceğine üstüme kıyafet ver!"

Derin kıyafet odasına doğru kırıta kırıta yürürken bana gülüyordu. Odadan beyaz renk, asimetrik askılı, diz üstü bir elbise alarak yanıma döndü. Ve temiz iç çamaşırlarıyla.

Elbiseyi ve çamaşırları elinden aldım. Ona arkamı dönüp giyinirken omuzumda çok hafif bir sızı hissettim. Isırık gibiydi bu. Bu kız resmen beni dişlemişti!

"Derin," diye cırladım. "Kızım omuzumu niye ısırıyorsun. Azıcık rahat dur nolur!"

"Eski alışkanlıklar kolay bırakılmıyor. Bir kere yılansan, hep yılansındır. Doğa beni çağırınca da ısırasım geliyor bazen."

Bu şekilde açıklayınca ona hak vermiştim biraz.

Yine de yoğun psikolojik baskı altında giyiniyordum resmen. Tısssotti, çıplaklığım, oramın buramın dişlenmesi... Stres yaptığımda bağırsaklarım bozulurdu hep. Umarım bu defa olmazdı.

Derin'in bana verdiklerini nihayet giydiğimde beklemeye başladık. Bekledik bekledik... Siyaha dönmüyordu. "Kıyafet Omo ile yıkanmışçasına beyaz hâlâ," diye mırıldandım. "Bir şeyleri yanlış yapıyor olmalıyız."

"Ya da eksik... Ece, havuzda gülleri siyaha döndürdüğünde ve odamda kıyafetlerini siyaha boyadığında, ortak olan neydi biliyor musun?"

"Neydi?"

"Fatih..." diye açıkladı Derin. "Denklemde eksik olan şey Fatih. Onu da eklersek bence üstündeki Omo ile yıkalı gibi duran beyaz elbisen, tıpkı reklamdaki gibi çamurda maç yapmışçasına kapkara olacak."

Derin telefonunu çıkarıp, albümünde Fatih'in resimlerini açarak bir bir bana gösterdi. Onun fotoğraflarını görmek, bu gece beni ekişini hatırlatmıştı ve sinirlerim depreşmişti.

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin